G-Dragon JTBC Newsroom’da – Çeviri ve Yorum

Standard

jtbc1

Birkaç yüzyıl olmasa da bir sene geçmiş son yazıyı yazalı. Ben bloga elimi sürmeyeli WordPress kontrol paneli değişmiş mesela, bir yazı yazacağım derken neye uğradığımı şaşırdım. Taslaklarda başlanmış ama bitmemiş 11 yazı varmış mesela. Sanırım gözlerimi en çok pörtleten de bu oldu. O_o Ben yazmaz ve blog toz tutarken neler neler oldu elbet BIGBANG’i yakından takip edenler iyi biliyor. Teknoloji özürlü bildiğimiz TOP instagram hesabı açtı mesela, mağara adamı dediğimiz, ortadan bir kayboldu mu aylarca nefes alıyor mu haber alamadığımız adam günde elli fotoğraf paylaşır oldu. Sayesinde hiç olmadığımız kadar yakın hissettik kendimizi kendisine. Bizimle seksi sandalyelerini, güzel sanat parçalarını paylaştı daha ötesi var mı! 🙂 Sonra, iş GD’nin ilişki iddialarına gelince hep “Ehe, şu konseri de verelim de o meseleye de bir bakıveririz.” havalarına bürünen YG, medya pek baskı yapmadığı hâlde Taeyang’ın Min Hyo Rin ile ilişkisi olduğunu doğruladı. E her biri apayrı şok olsa ve değinmediğim bambaşka gelişmeler olsa da esas bombanın yanında bunlar hiç gerçek dışı kalmıyor. Bomba BANG BANG BANG diye patladı, kaybedenler kulubünü kurdu ama kazanmadık başarı bırakmadı, sonra bae bae bebeğiyle partiledi durdu. BIGBANG DÖNDÜ! Bu konuda çoktan yazarım sanmıştım ama olmadı. Nasip değilmiş. Bu yazının konusu da comeback sayılmaz zaten. 🙂

Geçtiğimiz günlerde G-Dragon, JTBC kanalının haber bültenine konuk oldu. Bir idolün haber bültenine katılması çok görülmüş, bilindik bir şey değil. Bu sebeple özel bir durum sayabiliriz. Sunucu Sohn Suk Hee sorduğu sorularla konuklarının sırtından soğuk terler döktürmesiyle bilinen biri, özellikle geçen seneki Sewol feribot kazası dönemindeki aktiviteleriyle parlamış. GD de röportaj sırasında epey gergin görünüyordu zaten. Ne zaman ki laf BIGBANG’e geldi, beyimizin suratına bir sırıtış yerleşti, sonunda rahat bölgesine erişti. 🙂 SSH epey açık sözlüydü sorduğu sorularla, fakat netizenlere göre bu GD’yi zorlamamış hâli. Röportajın iki ana maddesi vardı: GD’nin PEACEMINUSONE sergisi ve BIGBANG comeback’i.

Öncelikle buradan röportajı izleyin lütfen. 🙂

peaceminusone öncelikle GD’nin şahsi instagram hesabının adı olarak çıkmıştı karşımıza. Bir eksiğiyle huzur, barış gibi düşünebiliriz belki. Özetle bahsedecek olursam bu sergi için “peace” yani barış, huzur ideal bir dünyayı ve insanlığı, “minus one” ise dünyanın ve insanlığın şu anki hâlini, yani eksikliğini temsil ediyormuş. Müzik, moda, tasarım ve GD’nin bir sanatçı olarak geçmişini ve kültürel bakış açısını modern sanat yoluyla temsil eden eserlerden oluşuyor bu sergi. Belki de dünyayı GD’nin, GD’yi de başka sanatçıların gözlerinden görmek diyebiliriz. 🙂 Röportajda da sanatçıların GD’ye eleştirileri konusunda ne düşündüğünü soruyor sunucu, daha sonra iki sanatçının eserleri üzerinde konuşuyorlar. Tekrar tekrar yazmayayım ben röportajda söylenenleri, siz izleyin iyisi. 🙂

peace1

peaceminusone sergisi

GD’nin röportajlarını özellikle seviyorum çünkü her konu üzerinde etraflıca ve mantık çerçevesinde düşündüğünü gösteren zekice, ince cevaplar veriyor. Söz konusu GD olunca gösterilen sevgi de nefret de uçlarda oluyor, yeri geliyor bu sevginin de nefretin de ifadesi aşırı mantıksız sebeplere dayanıyor fakat söz konusu duygu her ne olursa olsun GD’nin her şeyi günlerce, aylarca ve hatta yıllarca konuşuluyor. GD’ye uçlarda duygularla yaklaşan fanlar ve anti-fanlara dair çekince söylediklerinin kulaklar kapalı dinlenmesi, ve elbet herkesin işine geldiği gibi yorumlaması. Fanlar açısından son zamanlarda popüler olan GD’nin hayat hikâyesine dayanmadığını defalarca açıkladığı şarkıları bile zorla onun hayatına dayandırıp ne fena çileler çektiğini, içindeki küçük Kwon Jiyong’un Yeşilçam filmlerindeki yetimleri aratmayan zulümlere kurban gittiğini anlatan ve epey yoğun arabesk sosuyla sunulan aşırı abartılı ‘analiz’ler. Bir eser farklı gözlerden bambaşka yorumlar kazandıkça değerlenir, GD’nin yaptığı her şeyin büyük ilgi görmesi, üzerinde düşünülecek eserler vermesi çok güzel. Farkındayım. Fakat benim bahsettiğim işin gerçekten abartılı bir hâle gelmesi, bir fanın artık kendi zihninde yazdığı bir GD’nin aslında yorum olduğuna dair farkındalığın yitirilmesi. Aynısı her üye için geçerli elbet. Sanki TOP çocukluk arkadaşıymış da ciğerini bilirmiş gibi her harfini kendi karakterini ona yansıtarak analiz etmeler, hem de adamın bir yeğeni olduğunu bile yeni öğrenmemize rağmen. Dertliyim, ama yazının konusu bu da değildi di mi? 🙂 Bu röportaj için GD’nin Breathe şarkısını Eric Garner için yazmasının ve sergisinde de ona dair çizimler yapmasının ne kadar tatliş bir şey olduğuna

Michael Scoggins

Michael Scoggins

dair paylaşımlar gördüğüm için bir düzeltme yapmak istedim.

Röportajı altyazılı izleyince de göreceksiniz ki Breathe parçası Eric Garner için yazılmadı. Garner 2014’te katledildi, şarkı ise zaten 2009’da Heartbreaker albümüyle çıkmıştı. Sergideki Eric Garner esintili eser Amerikalı sanatçı Michael Scoggins’e ait. Tarzı hakkında bilgi sahibi olmak için de basit bir google aramasıyla da Michael S.’in ABD’de sergilenmiş çalışmalarına bakabilirsiniz. Koreli tüm sanatçılar bir şekilde GD’yi tanıyor ve haklarında bir fikirleri var. Ortaya çıkardıkları eser de iyi veya kötü, bir önyargı barındırıyor. GD’nin merak ettiği onu hiç tanımayan, hakkında daha önce hiçbir şey duymamış bir sanatçının onun şarkılarından, imajından hareketle onu eserinde nasıl yansıtacağı. Bu bağlamda Michael Scoggins seçiliyor sergi için, sanatçı GD’nin Breathe şarkısını dinlerken aklına öldürülmeden önceki son sözleri “Nefes alamıyorum…” olan Eric Garner geliyor. Eric Garner 43 yaşında bir baba. Tek yaptığı bir kavgayı ayırmak. New York polisinin gözünde suçlu olan o oluyor ve zararlı bir şey yapmadığı hâlde bir düzine polis üzerine çullanarak boğazını tıkıyorlar. Defalarca nefes alamıyorum diyor Garner, buna rağmen polis sürüsünde bir gevşeme olmuyor. Ve Eric Garner ölüyor. Yüreğim dayanır derseniz videoyu burada izleyebilirsiniz. GD Breathe şarkısını doğrudan Garner için yazmamış da olsa dünyanın bir başka ucundan bir sanatçıya onu çağrıştırması ve GD’nin bunu sergisine dahil etmesi, haber bülteninde Eric Garner’ın hikâyesini anlatarak belki de daha önce duymamış kişilere ulaştırması gerçekten ince bir davranış, aynı zamanda serginin çok yönlülüğünü de artıran bir örnek.  Michael S.’in sergideki diğer çalışmalarını videoda da inceleyebilirsiniz.

snapshot20150621192024Dün gece çeviriyi yaparken en baştaki ejderhalı çalışmayı okuyup çevirmeyi, dolayısıyla videoya eklemeyi de unutmuşum. Buraya ekliyorum. 🙂

  •  Dostum Ejderha, Michael S.’ten
    Bu ejderha hoştu, daha önce tanıştığım ejderhalar gibi değildi. Ateş püskürtmüyordu fakat sihirli güçleri vardı. Beni korkutmadı, nazik ve yüce gönüllüydü. Onu tanıdığıma mutlu oldum. Buraya resmini çizdim. mich
  • Gökkuşakları ebediyete kalır.
    – Sevgiler, MichaeL.
  • YILDIZLARA giden roket
  • 1 Mart 2015
    1) Pozitif olmaya çalışıyorum.
    2) İlham almaya çalışıyorum.
    3) Neşe veren biri olmaya çalışıyorum.
    4) Gülümsemeye çalışıyorum…
    🙂 🙂 🙂 🙂 🙂
  • Nefes alamıyorum… nefes alamıyorum… nefes alamıyorum… nefes alamıyorum… nefes alamıyorum… nefes alamıyorum… nefes alamıyorum… nefes alamıyorum… nefes alamıyorum… nefes alamıyorum… ………..

Sunucunun BIGBANG hakkında sorduğu bölüme gelelim. 🙂 Sizleri söz BB’e gelir gelmez GD’nin suratında beliren huzuru ve tatlı gülümsemeyi bir daha izlemeye davet ediyorum 🙂

Aslında hepimizin ara ara zihnini kurcalayan sorular sordu Sohn Suk Hee. Mesela,

  • Aylar sonra esas albümü yayımladığınızda sence şarkılar enerjisini yitirmeyecek mi?
    Bu mümkün. Fakat şahsen…
    – Mesela şu an herkes Bae Bae’yi iyi biliyor ama albümde de bu şarkı olacak.
    Mümkün olsa da şahsen bugüne kadar yayımladığımız şarkılara… gurur mu desem… güven? Güvenim tam. Bu yüzden böyle bir yöntem belirledik. Hem bu yöntemin ana sebebi. üç yıl sonra geri dönmüş olmamız. Hayranlarımızla uzun zaman boyunca bir araya gelemediğimiz için geri dönüşümüz uzun sürsün istedik ki hayranlarımıza bambaşka parçalar ve klipler armağan edebilelim.
  • Şu ara epey büyük bir rekabet var. Listelere giren uzun süre direnemeyip hemen listeden düşüyor. Yani her ay şarkı yayımlarsanız insanlar ilgisini kolayca yitirebilir… Bu kendinden emin olduğun manasına mı geliyor?
    – Evet, kendimden eminim.
    – Peki sebep?
    – Sebep mi? Sebep yok. Eminim sadece.
  • Üç yıl sonra birdenbire geri döndünüz. Unutulmaktan korkmadınız mı?
    Bugüne dek gerek solo gerek grup aktiviteleriyle olsun hep aktif olduk. Sanırım bu sebeple o tür endişelerimiz olmadı, fakat geleceğe dair endişeler daima mevcut. (……)
  • Albüm yayımlasanız bile listelerde zirvede olmamak mümkün, değil mi? Kaygılı mısın?
    Tabii albüm yayımlasak ve birinci sıraya oturmasa üzülürdük. Çok fazla birincilik aldığımız için zirve
    bize aşikar oluyor, halkta bile böyle. Bu sebeple bugünlerimiz, gelecekte üzerimizde büyük baskı kuracak. Birinci sırada olmamak talihsizlik olacak, üzüleceğiz. Fakat bizim için bu kaygılar… Bu konudaki fikirlerimizi biraz değiştirdik. Çıkışımızı yapmadan önce “En iyisi olalım! Haydi ödül alalım!” düşüncesindeydik. Yola böyle çıktık. Fakat belli dönüm noktalarını epeyce aştıktan sonra bu hedeflere karşı tutumumuz değişti. Ödüller ve listeler artık mühim değil. Mühim olan ne tür müzik yaptığımız, dünyalarımızı nasıl değiştirdiğimiz. (nasıl bir değişim yarattığımız) Kendimizi halk için nasıl daha da geliştirebileceğimiz. En çok bu meseleler üzerinde konuşuyoruz biz. Birinci olmasak dahi değişime erişmek ve zorlamak istediklerimiz daha büyük mana taşıyor.
  • O zaman şöyle sorayım. 10 sene sonra G-Dragon kim olacak?
    Aslında bu tür sorular epey geliyor fakat… her defasında net bir cevabım olmuyor. Çünkü daima bir imaj yaratıyorum ve kendimi eğitiyorum, fakat yarınımı bugünden, bugünümü de dünden iyi yaşamaya çalışıyorum. Beş on sene sonrasını düşünmek benim için zor.
    – Bana sorarsan böyle düşünmeye hakkın var. Şu an GD ve BIGBANG zirvede. Zirvedeysen sonuna kadar keyfini sürmeye hakkın vardır.
  • Önceleri gençliğe zararlı olduğunu söylemiştin. Lakin hâlâ müziğin gücüne inanıyorsun. Ne demek istedin?
    Aslında ben… bana şu an dahi baksanız standart Koreli genç tiplemesine uymuyorum. Sanırım biraz… nasıl diyeyim, mutantım. (mutasyona uğramış, değişmiş) Yaşıtlarım ya da benden gençler beni örnek alıp hayaller kuruyor. Sanırım başarım insanlara cazip geliyor. Bu yüzden beni taklit ediyor, izimden gidiyor ve beni beğeniyorlar galiba. Ben de böyleydim. Küçükken şu anki ben gibi şarkıcılardan ilham alırdım. O sözle bunu kastetmiştim sanıyorum.
  • Ne zaman askere gideceksin?
    – Vakti gelince.

    102631199_2GD’nin röportajlarını bu yüzden seviyorum. Sorulan sorular belki acımasız, belki gereğinden fazla gerçekçi. Fakat hepsine yine realist, akıllı, oldukça samimi ve belki kızacak olsanız da, evet, alçakgönüllü cevaplar veriyor. Hazırsanız günlerce fanları birbirine düşüren, GD’nin instagramını nefret yorumlarıyla dolduran ve GD’nin dediklerinden fantastik yorumlar çıkaranların günlerimizi şenlendirdiği kısma gelelim, fanların aşırı tutumlarından ya da yanlış anlaşılanlardan bahsettiğim gibi anti-fanların ya da farklı grupların fanlarına değinmiş olayım böylece.

  • Bir de rekabet ettiğiniz gruplar var, EXO ve SHINee gibi… Hepsi bu ara albüm yayımladı ve promosyon yapıyor. Sizin farkınız nedir diğerlerinden?
    Fark, kendi şarkılarımızı besteleyerek halka hitap eden sunuşumuz. Halk bizi seviyor. Her ne— (sunucu burada sözünü kesiyor)
    – Biz böyle konuşurken EXO ve SHINee hayranları öfkelenmeyecek mi sence?
    Öfkelenebilirler. Gerçek bu, kendi müziğimizi yapıyoruz.
    – Kendine güvenin tam.
    Çünkü (kendi müziğimizi) yapıyoruz.
    – Kendi müziğinizi yapmak o kadar önemli mi?
    Önemsiz olmasının imkanı yok. Bir şarkıcı olarak… mesela bir söz yazarından şarkı alsaydım şahsen kendimden emin duramazdım. Diğerleri nasıl yapıyor bilmiyorum. Fakat kendi şarkılarımı yazmak benim için en rahat yol. (Kendimi yaptığım müzikle ifade etmeyi seçiyorum/en iyi böyle ifade ediyorum.) Başkalarının yöntemine kıyasla ben böyle daha rahatım.

Sorulan soru belli, verilen cevap belli. SSH “Seni EXO’dan, SHINee’den üstün kılan nedir?” diye sormuyor. Oldukça basit bir soru. Nasıl ki her birey farklı, her grup da o ya da bu şekilde bir diğerinden farklı, gerçi kpop piyasasında bunun ne oranda doğru olduğu tartışılır, sizin rekabet ettiğiniz diğer k-pop gruplarından farkınız nedir diye soruyor. Ki şu an rekabette olmayan k-pop grubu yok. EXO, SHINee, 2PM, MBLAQ, Mamamoo, AOA gibi grupların yanı sıra Lee Seung Gi, Baek Ah Yeon, IU, Bumkey, Zion T, Kim Bum Soo gibi oldukça sevilen solo şarkıcılar comeback yaptı. Ortada önemli bir rekabet varken “Sizi farklı kılan nedir, insanlar neden sizi daha çok dinliyor?” gibi bir sorunun sorulmasını abes görmüyorum. Bu soruya belki EXO üyeleri “Çok geniş bir fandom’ımız var, kısa sürede büyük popülarite kazandık. Yeni trend biziz, daha çıkış yapmadan önce şu kadar takipçimiz vardı…”, SHINee üyeleri “Müthiş dansçılarız, hem de canlı şarkı söylerken bile. Kendimize has koreografilerimiz var.” gibi cevaplar verseydi elbet bu grupların fanları da mutlu olacak, idolünün haklılığından dem vuracaktı. Bu cümlelere “Sanki sizden başka dans etmesini bilen yok. Git bizim X koreografimizi gör. Hem benim grubum sahneye seninkinden daha hakim…” veya “Bir siz mi popülersiniz? Benim grubum şu kadar dünya turu yaptı, albümü bu kadar sattı, kimin damarını kessen benim grubumun fandom rengi akar…” gibi karşılıklar verildiğini düşünün. Gelen yorumlar ancak bu kadar absürd olabilirdi… derdim fakat ağzımı açık bırakan yorumlar gördüm. GD’nin de “Bu alemde bir biz kendi şarkılarımızı yazarız, bizden başka şarkı yazmasını beceren yok. Hem EXO, SHINee kim ki birbirinden beceriksiz gruplar onlar…” gibi bir şey dediği yok yahu. Neden böyle çarpık bir algı söz konusu oldu da millet delirdi anlayamıyorum. GD’nin dediğinde gerçek dışı veya “egoist” bir şey yok. BIGBANG 2006’da çıkış yaptığı günden beri kendi şarkılarını yazıp söylemesiyle, klipler konserler vesaire her şeyiyle kendilerinin ilgilenmesiyle tanınmış ve şu an zirvede olan bir grup. Bu yaptıkları k-pop sahnesinde büyük bir fark yarattı. Zira 2006’da kendi şarkısını kendi yapan k-pop grubu diye bir şey yoktu. BB ilk patlamasını kendi yazdığı Lies ile yaptığında k-pop piyasası için de bir değişim başlamış oldu. Bu tarihten sonra gelen gruplar için söz yazan üyeler artık absürd bir durum değildi. Biliyoruz SHINee’nin de kendi şarkıları var, son albümünde emekleri büyük. Biliyoruz EXO üyeleri de yetenekli. Fakat BB’nin özü bu. Kendi yapıyor, kendi sunuyor, ve halk bir başkasının başına gelse çoktan adı piyasadan silinmiş tüm o skandallara rağmen bu şarkıları, hâliyle BB’i çok seviyor.  Yaptığı hitler eskimiyor. Üzerinden 8 sene geçmiş Lies’ı hâlâ herkes biliyor. Şarkılar yalnızca fandoma değil halka hitap ediyor. İnsanlar stüdyoda müziğini yaparken izleyebiliyor, bir şekilde bu süreci yakından takip edebiliyor. Koreli yorumlarını okursanız BB=müzik olmuştur, herkes “ah BB gerçekten de kral…” ve hatta “skandalları yüzünden üyeleri sevmesem de müzikleri çok iyi” der ve bunun sebebi de yaptığı müziğin kendilerinden bir parça taşıyarak herkese hitap etmeyi başarabilmesidir. Bir VIP’nin bunlardan bahsetmesi hoşunuza gitmeyebilir, fakat farkında olmalıyız ki bu cümleler EXO veya SHINee’yi itin nahoş yerlerine sokmak için kurulmuyor. 3 senelik büyük bir bekleyişten sonra nihayet comeback yapmış bir grup söz konusu, bu süreçte fandom dağılmamış, BB’in popülaritesi de müzikalitesi de zayıflamamış, aksine her zamankinden daha bomba bir geri dönüş yaşanmış. Bırakalım da yıllardır bekleyen fanların gelen şarkıların tadını çıkarma, biraz coşma, sevinme, ve hatta ekran karşısında gözyaşı dökmeye hakkı olsun. Kendinizi biraz VIP’nin yerine koyun. 3 sene az değil. Sunucu “şu sıra rekabet ettiğiniz gruplardan farkınız ne” diyor, örnek olarak iki tane grup adı sayıyor işte son ayda albüm çıkarmış. Sonra hınzır hınzır fanlar kızmasın demesini biliyor, farkında ne sorduğunun fakat GD’den niçin bu soruya cevap vermememesini bekleyesiniz ki? Aman Suh Hee bey ağzımızın tadı kaçmasın, haydi sıradaki soruya geçelim. Diğer fanlardan öyle yorumlar okudum ki ufkum genişledi. Tek tek her bir BB üyesini o itin nahoş yerlerine sokan mı istersiniz -ki böyle durumlarda günah keçisi genelde Seungri>>>>GD>>>Daesung>>TOP>Taeyang sıralaması izliyor- BB benim grubumun ruhu önünde diz çöker töbe diler!1!1!!!!111!! havalarına giren mi (evet gördüm), becerebiliyorsa gitsin benim oppamın şarkısında dans etsin diyen mi, şimdi sus karşıma birkaç sene sonra çık o zaman benim idolüm seni paramparça edecek şu listede bu numara olacak diyen mi… ama favorim “benim idolüm çok yetenekli bi defa, sadece şirketi onun şarkı yapmasına izin vermiyor!” kafası. BB’nin kendi şarkısıyla tanıtım yapması bir şans değil. Kimse diğer grupları seçtikleri şirketten çıkış yapsın diye zorlamadı. Her bir şirketin hangi şartla trainee aldığını bilmeyen yok. Herkes başına ne geleceğinin farkında olarak kendi seçimini yapıyor. Her şirketin pek çok eksi yönü var, YG’nin de BB konusunda izlediği hiç sevmediğimiz politikaları var. Fakat şirket kendi yaptığı şarkıyı söylemesine izin vermiyor, benim idolüm kurban demek sadece komik oluyor bu durumda. “Benim idolümün yazdığı şarkıları listelesem buradan Han Nehrine yol oluyor ama o şirket izin vermiyor işte yayımlamalarına…” Kaliteli, sevilecek, para kazandıracak şarkılar yapılınca şirket bana ne şarkıyı dışarıdan alıp ekstra masraf yapacağım diye diretmez. İlla başkasının şarkısını söyleyeceksiniz diye bir kural varsa da bunu o şirketten çıkış yapan kişi başından bilir güzel arkadaşlarım. “X kişisi yüzlerce şarkı yazdı ama şirketi hepsini sildi.” Eğer sevdiğiniz şarkıcının çok yetenekli bir insan olduğuna inanıyorsanız zaten bunu bu şekilde kanıtlama çabasıyla kendinizi mahvetmenize gerek yok ki. Söz konusu zaten X değil burada. “Yeter artık kimse Y’nin adını kullanarak popi olmaya çalışmasın.” GD’nin Y adını anarak gündeme gelmeye çalıştığını kimse düşünmüyordur herhalde? Ne zaman bir k-pop grubu üyesinin adı bir şarkının sözlerinde ya da müziğinde adı geçse fanlar gururlanıyor, günlerce bundan bahsediyor. Hatta bu röportajdan sonra tek tek “x’in y’de emeği geçti” diye hazırlanan listeler gördüm. Bilmem kaç sene sonra x üyesinin y şarkısını yazması övülmeye değer bir şey olduğu ve uzun zaman fanların ağzından düşmediği gibi 9 senedir tüm albümleri kendi elinden çıkan BIGBANG’in övülmeye veya övünmeye hakkı vardır diye düşünüyorum. Belki de GD’nin söylediklerine kızmak yerine söylemedikleri için şükretmek lazım.

102634130_IMG_7242GD’nin “gençliğe zararlıyım” sözlerini açıklarken söyledikleri yine egoist(!)liğe yorulmasın diye ne kastettiğinin anlaşılmasına yardımcı olacağını düşündüğüm netizen yorumları çevireyim. Peaceminusone sergisi üzerine Naver’de yapılmış bir haber üzerine gelen yorumları çeviriyorum. Netizenbuzz Turkey ekibinin çevirilerine hayran olduğumu belirtmeliyim ^^ Fakat bunun çevirisini bulamadığım için kendimce yapıyorum 🙂

Source: Naver Star TV via Naver
1. [+4168, -275] GD gibi doğsaydım müthiş bir hayatım olurdu harbi… Ünlülerin bile onun gibi olma hayali kurduğu kişiyse GD, kim onun gibi olmak istemez ki? GD gibi doğmak istiyorum ㅠㅠ
2. [+4005, -190] Ünlülerin ünlüsü Kwon Ji Yong.
3. [+3837, -186] O gerçek bir yıldız… ünü yenilir yutulur gibi değil. Çok kıskanıyorum.
4. [+3156, -177] Kore’nin temsilci moda ikonu
5. [+2967, -148]G-Dragon gibi yaşamak nasıl bir histir acaba… Ters tepen pek çok şey var fakat çok büyük de bir boşluk var…
6. [+2746, -158] Gandi seviyesinde olay
7. [+2673, -205] Doğrusunu söylemek gerekirse BIGBANG zirvede idoller, fakat GD çok daha yüksek bir seviyede
8. [+2422, -162] GD sahiden inanılmaz… basit bir idol olsa yeterdi fakat yapabildiği o kadar çok şey var ki.
9. [+2118, -106] Kore’yi temsil eden ikon GD seviyesinde olsa hiç utanmazdım.
10. [+2198, -234] Rahatsız edici derecede yakışıklı.
Amacım hiçbir tartışmayı alevlendirmek falan değil. Röportajda değinilenleri sevdim, GD’nin jest ve mimikleriyle izlenirse yanlış anlaşılmaların azalabileceğini düşündüm. Türkçe çevirisi de yoktu. Gerçi ben hazırlayıp yükleyene dek başkaları çevirmiş olabilir ya neyse. 🙂 Çeviri yap, altyazısını hazırla, videoya göm, blog yazısını yaz… hepsi saatler alıyor, ve günlerin koşturmacasından sonra oturup saatlerimi verdiğim şeyi zaman zaman sorgulamıyor değilim. Biraz bu yüzden blog boş duruyor, youtube kanalı ayda yılda bir güncelleniyor ama… bağzı şeyler belli olmuyor 🙂 Veda selamını vermeden önce Türkçe altyazılı son BIGBANG kliplerini paylaşayım kaçıranlar ve tekrar izlemek isteyenler için. 🙂 Beni youtube ve twitter‘dan takip ederseniz daha hızlı haberiniz olur çevirilerden.
Esen ve ejder sıcaklığında kalınız~
Yuki
BIGBANG – Loser MV (Türkçe Altyazılı)
BIGBANG – Bae Bae MV (Türkçe Altyazılı)
BIGBANG – We Like 2 Party MV (Türkçe Altyazılı)

 

TOP: Oh Mom’ın Ardındaki Yakarış

Standard

1340042858-2680687948

Bilgisayarında birkaç yüzyıldır hazır bekleye bekleye çürümeye geçmiş çevirileri hayata döndürmeye çalışan bir Yuki var yine karşınızda. Genelde bu tür çabalara ne zaman girişsem ya başıma bir iş çıkar, yapmaya çalıştıklarım yarım kalır ya da önümde halihazırda bir iş vardır ve ben ondan kaçmak için tozlu raflardaki çevirilere sarıldığımdan süreç yine yarım kalır. Dünkü kurbanımız Eventually iken bugünkü Oh Mom. Bu yazıya başlamadan önce blogtaki başlanmış ama hiçbir zaman bitmemiş yazı taslaklarını görüp şoke olmama rağmen bahaneler sıralayabiliyorum, evet. #_# Coup D’état için de Doom Dada için de yazılara başlamış lakin hastalıklar, dersler, vizeler derken… sanırım yarım kalmaca hikâyelerine biraz daha devam edersem bu yazı da yarım kalacak. 🙂 Bu yüzden susuyor, Doom Dada’nın “tamamlanacaklar” listemde kesinlikle #1 numarada olduğu notunu düşüyor ve konumuza geçiyorum…

*

Biliyorsunuz ki 2010 sonlarına doğru YG ağzımızı kulaklarımıza vardıran bir duyuru yapmıştı: GD ve TOP, BIGBANG alt grubu olarak çıkış yapacak ve birlikte bir albüm yayımlayacaktı. Şimdiye dek aldığım en güzel haberler listesinde kesinlikle sağlam bir yere sahip olan bu duyurunun sonrasında, 24 Aralık 2010 tarihinde 6 adet düet, 2 adet GD’ye ve 2 adet TOP’a ait de solo parça ve yazın yayımlanmış olan Turn It Up’ın eklenmesiyle oluşan 11 parçalık nur topu gibi bir albümümüz olmuş, gözyaşları içinde dinlemelere doyamamış, double-double combo’nun muhteşemliği karşısında kendimizden geçip ayrı bir boyuta doğr— (omuzlarından sarsıp “kendine gel!” diyecek kişiyi bekliyor)

tumblr_mye5cyrXRr1rtavpto1_500

GTOP aşkımı ve gözyaşlarımı mümkün olduğunda başka bir yazıya (attığın kahkahayı duydum, hey!) saklıyor ve konumuza geçiyorum.

Muhtemelen çoğunuzun bildiği bir şey albümdeki iki yeni TOP solosundan biri olan Oh Mom’ın hikâyesi. Önce performansta şarkının tamamı yer almadığından, şuradan dinleyelim.

*

T.O.P – OH MOM Türkçe Çevirisi

nasıl gelir bu başıma
fakat daha da kötüsü, nasıl gelir bu başına
bir mektupla başladı hepsi ve acının girizgâhıydı yalnızca
lafı dolandırmadan anlatacağım sana
baksana

delice gelip geçiyor nefessiz her bir gün
seni görmek (hayata bağlayan) değerli bir bağ oldu bir noktada
güzel görünmeye başladı tüm dünya
sevmeye başladım sen her ne sevdiysen
mükemmel sıradan günlerimizde
en içten hislerimizi paylaşırken
hastalığa yakalandım, bir cevap yok senden
üzgünüm, özür dilerim. hoşça kal TOP

ah anneciğim, ne yapmalıyım anne?
ateşten de sıcak bir bencillik eziyet ediyor benliğime, aman tanrım
ah anneciğim, söz anneciğim, ne gelir elimden
şimdi, ah şimdi, aman tanrım

anneciğim
bir yük var yüreğimde, azap dolu
ya ölürse diye
lütfen koru onu
ki asla dinmesin kahkahaları

bir mektup alıyorum kasvetli bir günde
durumun paramparça ediyor beni
sesim aydınlatıyorsa eğer dünyanı
uzağa, daha da uzaklara bağıracağım
nananana nananana~ duyuyor musun ağırlaşmış kalbimin sesini
dostum sil gözyaşlarını, gülümsediğinde çok daha güzelsin sen
üzgünüm, özür dilerim. aman tanrım

ağlama bebeğim, dalgın duruyorsun bir başına
üzülme, yalnız hissedebilirsin kendini ama tek başına değilsin asla
bak yanına, yalnız değilsin asla
ağlama, dalgın duruyorsun bir başına
üzülme, yalnız hissedebilirsin kendini ama tek başına değilsin asla
bak yanına, yalnız değilsin asla

komiktir hayat, ateşle oynamaktır hassasça
şakacı engeller sınırlar hayatı, yüreğinin azameti için her şey, bu yüzden
dik tut başını

ağlama bebeğim, dalgın duruyorsun bir başına
üzülme, yalnız hissedebilirsin kendini ama tek başına değilsin asla
bak yanına, yalnız değilsin asla
ağlama, dalgın duruyorsun bir başına
üzülme, yalnız hissedebilirsin kendini ama tek başına değilsin asla
bak yanına, yalnız değilsin asla

ah anneciğim
Çeviri: Yukinohana

*

Türkçe alt yazılı performans ve parçanın ardındaki hikâye

Ortaokul 3. sınıf öğrencisi olan Saori’ye kanser teşhisi koyulmuştur, hastalığı ölümcüldür. Kendisi TOP’ın büyük bir hayranıdır, çok sever onu ve hâlâ hayattayken görmek büyük bir dileğidir. Bu yüzden ölümcül bir hastalığa yakalandığını ve tek isteğinin ölmeden önce onu görmek olduğunu anlatan mektuplar gönderir TOP’a, fakat pek çok fan bir umut BIGBANG’e yaklaşmak için bu tür yalanlar uydurup yurtların/evlerin/şirketin önünde nöbet tuttuğundan ciddiye almaz TOP, yine çılgın bir fanla karşı karşıya zanneder kendini. Hatta bir yerde okuduğum kadarıyla, doğruluğunu bilemiyorum ama, başta TOP inanır, kızla görüşecektir fakat fancafe’de diğer fanlar kızın yalan söylediğini, sadece TOP’a yaklaşmak için senaryolar yazdığını söyleyen postlar yayımlarlar. -bu durumda mektup da fancafe’de yayımlanmış olsa gerek?- Bunun üzerine TOP’ın aklına kurt düşer ve buna inanır, konu kapanır.

Lakin bir süre sonra bir başka mektup/video alır TOP, durum bu sefer çok sarsıcıdır: Saori ölmüş, ailesi TOP’ı görmeyi ne çok istediğini bildiğinden hasta kızın bir videosunu veya öldüğünü anlatan bir mektup göndermiştir. TOP bunu okuduktan/izledikten sonra yıkılır, çokça ağlar ve sonrasında Saori için bir şey yapmak ister, hislerini ve pişmaniyetini aktardığı ve Saori’ye armağan edeceği bir şarkı yazar, aslında GTOP albümünde yer alması planlanmıyorken TOP çok istediği ve anlam yüklediği için albüme dahil edilir.

Hikâyenin ufak farklılıklarla anlatılan versiyonları var fakat en temelinde olay bu, daha sonraki röportajlarında TOP bu şarkının onun için çok önemli olduğu, bestesini enstrüman seçimini vs. şarkıya sıcak bir his verecek şekilde ayarladığı gibi şeyler söyledi.

Şair burada ne anlatmak istemiş?

Aslında sözler çok açık, çok net, benim yorumlamama gerek olmadığı için bir-iki cümle yazacağım sadece ışık tutması açısından.

Özellikle yazma sebebim ise yukarıda eklediğim performansta sebebini anlamlandıramadığım bir şekilde şarkıdaki yaklaşık 10 cümlenin çıkarılmış olması.

Parça parça baktığımızda,

nasıl gelir bu başıma
fakat daha da kötüsü, nasıl gelir bu başına
bir mektupla başladı hepsi ve acının girizgâhıydı yalnızca
lafı dolandırmadan anlatacağım sana
baksana

TOP’ın Saori’nin ailesinden gelen mektubu alıp kızın aslında gerçekten de ölmek üzere olduğunu öğrendiğinde yaşadığı şokun ve dileğini gerçekleştirememenin getirdiği acının ifadesi, mektubu ilk okuduğunda inanmayışının matemi, ilk başta inanamayışı ve anlamlandıramayışı.

delice gelip geçiyor nefessiz her bir gün
seni görmek (hayata bağlayan) değerli bir bağ oldu bir noktada
güzel görünmeye başladı tüm dünya
sevmeye başladım sen her ne sevdiysen
mükemmel sıradan günlerimizde
en içten hislerimizi paylaşırken
hastalığa yakalandım, bir cevap yok senden
üzgünüm, özür dilerim. hoşça kal TOP

Saori’nin ölmeden önce TOP’a gönderdiği mektupta yazdıkları ve kızın ölmeden önce ne düşünmüş olabileceği üzerindeki yorumu, son iki dizeyle yaşadığı hayal kırıklığı ve üzüntünün empatisi. Bir nevi Saori’nin ağzından yazarak onun sesine yer verme biçimi.

anneciğim
bir yük var yüreğimde, azap dolu
ya ölürse diye
lütfen koru onu
ki asla dinmesin kahkahaları

Burada “anneciğim” ile kasıt TOP’ın annesi değil, Tanrı. Şarkının bu kısmı fısıltı ile söyleniyor, yani TOP Tanrı’ya yakarıyor, dua ediyor. Kızın yazısını okumuş, gerçek mi değil mi bilemiyor, bir yanda da yalanlama yazıları yazılmış, neye inanacağını bilemiyor ve yüreğindeki bu yükle sesleniyor Tanrı’ya.

Fakat bir başka İngilizce çeviriye baktığımda bu kısım şöyleydi:

anneciğim
ölebilirim bugün
koru beni ne olur
ki kaybetmeyeyim gülücüğümü

Bu durumda TOP’ın kendini Saori’nin yerine koyuşunu, mektubu yazarken muhtemelen içinden geçirdiklerini düşünerek üzülüşünü görürüz bu kısımda yine.

bir mektup alıyorum kasvetli bir günde
durumun paramparça ediyor beni
sesim aydınlatıyorsa eğer dünyanı
uzağa, daha da uzaklara bağıracağım
nananana nananana~ duyuyor musun ağırlaşmış kalbimin sesini
dostum sil gözyaşlarını, gülümsediğinde çok daha güzelsin sen
üzgünüm, özür dilerim. aman tanrım

Saori öldükten sonra ailesinden gelen mektubu okuduğunda ve kızı izlediğinde yaşadığı yıkımı, “paramparça” oluşunu görüyoruz burada ve özür dilerkenki ses tonu bu hissi veriyor.

ağlama bebeğim, dalgın duruyorsun bir başına
üzülme, yalnız hissedebilirsin kendini ama tek başına değilsin asla
bak yanına, yalnız değilsin asla
ağlama, dalgın duruyorsun bir başına
üzülme, yalnız hissedebilirsin kendini ama tek başına değilsin asla
bak yanına, yalnız değilsin asla

komiktir hayat, ateşle oynamaktır hassasça
şakacı engeller sınırlar hayatı, yüreğinin azameti için her şey, bu yüzden
dik tut başını

Hayatın hassasça ateşle oynamak olması ve şakacı engellerce sınırlanması… Yani TOP’ı görmek için çeşitli yalanlar söyleyen veya kıza inanmayıp yalancı olduğunu iddia eden fanlar yüzünden TOP’ın kızı takmayışı, bir genç kızın hatta bir çocuğun son dileğini yerine getiremeyişi, belki küçük ama alaycı engellerin çok hassas sonuçlar doğurması, bir ateşle oynayış: Ucunda ölümün yer alması.

Diğer kısımlar TOP’ın kıza seslenişi, geç kalınmış bir cesaret verme ve yanında olma isteği -ki çok bariz olduğundan detaylıca anlatmaya gerek yok. 🙂

tumblr_mkoxk1o9ng1s9j74so1_500cr @good-to-be-crazy/tumblr

Aslında tek başına GTOP albümü üzerinde yazılıp çizilecek çok çok şey var. Ama bugün yalnızca açıp albümü baştan sona dek tekrar dinlemenizi rica ederek bitireceğim yazımı. Sonrasında “Vol2!!!” diye saçını başını yolma seviyesine geldiğinizde, evet biliyorum ki sırf intro’yu dinlediğinizde bile geleceksiniz ve gelmelisiniz,  gelin birlikte delirelim, bu krizin sonu yok! 🙂

GD-TOP-gd-and-top-21642683-1600-1199Birkaç yüzyıl sonra, bir başka yazıda görüşmek üzere,

Yuki~

Let’s Talk About Seungri! /Albüm ve Nicesinin Çevirisi/

Standard

seungri_gottatalktou_02-800x600

Bloga en son geçen sene 25 Ağustos’ta, GD’nin One Of A Kind comeback‘i için yazmıştım. Geri dönmem için gereken tek şey yeni bir comeback idi ve istediğimi fazlasıyla aldım, çünkü Lord Seungri, minik pandamız, Strong Baby’miz bugün Let’s Talk About Love mini albümüyle geri döndü.

[aslında OOAK albümünün de tüm sözlerini çeviriyor ve böyle bir blog yazısı hazırlıyordum ki tam son parçadayken bilgisayarım kapanmış ve bir daha asla açılmamıştı… ah… :’) ]

Lakin ben bir defa yazmaya başladı mı bir türlü önünü alamayan biriyim, bu yüzden yazıyı tamamlamam iki günümü aldı. Dilerim sıkılmadan okursunuz. ^^

Benim yorumlarımı okumasanız da Ri’ninkileri okumanızı özellikle rica edeceğim sanırım. Albüm hakkındaki yargılarınızı pekiştireceğine eminim…

Hatırlarsanız bir iki ay önce Seungri twitter hesabını sıfırlamış, profil resmine kırmızı bir “S” koymuş ve header’ına da “coming soon” yerleştirmişti. Tweet’lerini silmesine bağrımıza taş basmak suretiyle alışsak da sıfırlanmasını anlamlandıramamıştık. Bir comeback olacağından şüphelenmiş ama YG’nin ölü kadar sessiz olmasından dolayı pek de ihtimal vermemiştik, zira CL, 2NE1 ve Kang Seung Yoon ile son derece meşguldü. Daha sonra, temmuzun ortasında bir Inkigayo esnasında Kwanghee “yanlışlıkla” Seungri’nin bir sonraki hafta comeback yapacağını duyurmuştu. GD’nin ağustos comeback’ini  duyuracakken yanlışlıkla Seungri’nin adını mı kullanmıştı yoksa Ri’nin döneceğinden haberi olduğu için ağzından mı kaçırmıştı, anlamamıştık. YG de Ri için bir comeback planı olmadığını, sırada GD, Taeyang ve Kang Seung Yoon’un albümleri olduğunu söylemişti. Konu kapandı derken bir iki hafta sonra Seungri’nin comeback’i duyuruldu, Ri twitter hesabından gün saymaya başladı.

Sahne arkasında ne oldu? Ri’nin döneceği gerçekten de çok öncesinden -mesela tweetlerini sıfırladığı zamandan beri- belli miydi? Yoksa yine kısa sürede albümünü hazırlayıp YG papanın önüne koydu da GD’yle beraber promosyon yapmasına mı karar verdiler? YG’nin trollüğü bilimsel gerçek düzeyine eriştiği için teaser’lar yayımlanana dek albümün ağustosta çıkacağından bile emin değildim açıkçası, çok geç başladılar çünkü. Eh, bu soruların cevabını belki de hiç bilemeyeceğiz, belki de az sonra okuyacağınız Naver yazısıyla yürüteceğimiz fikirle yetineceğiz ama şu an önemli olan bu güzel albümün tadını çıkarmak. ^^

 tumblr_mrrxabQ8kA1qb2yato2_250 Peki Let’s Talk About Love albümünün önemi nedir?

1. Albümdeki tüm parçaların sözleri Seungri’ye ait ve bestelerin hepsinde emeği var. Ri, VVIP albümünü bir haftada hazırlamıştı ve sözleri yine kendisine aitti. Süre bakımından yorum yapamasam da söz bağlamında kendisini ne kadar geliştirmiş olduğunu gördük. Diğer BB üyelerine kıyaslamaya kalkarsak belki ön plana çıkacağını söyleyemeyiz ama bir önceki işiyle kıyasladığımızda yol kat ettiği kesin. Üstelik bu gelişme sadece söz bakımından değil müzik açısından da geçerli. Gerek konseptiyle gerek sözleriyle olsun bu albüm VVIP’ye göre çok çok daha güçlü ve Ri’nin geçmişe göre kendini ne kadar geliştirdiğini, olgunlaştığını gösteriyor.

2. Biliyorsunuz Ri’nin başından bir seks skandalı geçti. Kısaca bahsetmek gerekirse bir kızcağızımız bir dergiye röportaj vermiş, Ri ile yattığını, Ri’nin seks sırasında kızı boğmaya kalktığını ve bir şekilde (:p) havluya ihtiyacı olduğunda kabaca üstüne fırlattığını söylemişti. Kızın elinde geçerli bir kanıt olmasa da olay epeyce konuşulmuş, Ri’nin üzerine sağlam bir sapık, sert-sevici (:p) imajı yapışmıştı. YG bu konuda bir açıklama yapmadı, ki bunu takdir ettim, çünkü kabul de etse ret de etse olay aylarca uzayacak, sürekli karşılıklı açıklamalar yapacak, iddialar havada uçuşacak ve olay asla kapanmayacaktı, bunun örneğini diğer Koreli ünlülerin skandallarında gördük. Gerçek veya değil, bir açıklama yapılmadı ve olay fazla uzamadı. Ha, unutuldu mu? Hayır. Netizenbuzz’ı takip edenler Korelilerin hâlâ Seungri’nin adı geçer geçmez bu olaya atıfta bulunduğunu bilir.

Eğer Ri bu albümde VVIP‘de kullandığı gibi masumane bir konsept (bkz. Alice Harikalar Diyarında temaları vs.) kullanmaya kalksaydı bu skandalın üstüne çok sırıtacak ve ikiyüzlülükle suçlanacaktı. Bunun yerine albümün çıkışından birkaç gün önce hepimizi şaşırtan son derece cüretkar bir teaser ile geldi. Böylece edindiği imajından kaçmak yerine üzerine giderek cesur bir adım atmış oldu, bir nevi tescillemiş oldu. 😛 Teaser çıktığında çok ses getirdi, gelen yorumlar elbette olumlu değildi ama reklamın iyisi kötüsü olmaz mantığıyla Ri’nin comeback yapacağını sağır sultan bile duydu.

Böyle bir skandaldan sonra çoğu Koreli ünlünün yaptığı gibi imajını düzeltmek için ilkokul çocuğu gibi giyinip eline lolipopunu alarak “aslında çok masumum” mesajları vermeye kalkmak yerine üzerine gitmesi önemli bir adımdı ve istenen sonucu verdi. Şahsen GD ile Ri’nin albümlerinin aynı hafta içinde çıkmasının olumsuz olabileceğini düşünüyordum, GD Ri’nin önüne geçecek belki de Ri’nin promosyonları düzgün yapılmayacak, albümü satmayacaktı. Fakat @memoisvip’nin bu konuda yazdığı yazıyı okumanızı tavsiye ederim, bakış açım değişti ve ona hak verdim.

3. Söz bakımından kendini geliştirdiğini söylediğimi biliyorum ama kendi comeback’inin merkezinde yine kendisinin olmasının çok önemli bir nokta olduğunu düşünüyorum. Söz, müzik, klip, dans, koreografi, comeback stage’i, hepsi Ri imzalı. Albümü en değerli kılan şey bu. Biliyorsunuz 2012 Big Bang ve PSY sayesinde YG için bomba gibi geçmişti, aynı sene 2NE1’ın I Love You single’ı sevilmiş ve Epik High 99 albümünü çıkarmıştı. Bu sarhoşluktan mı yoksa YG’deki yapılanma çabalarından mıdır bilinmez, 2013 önceki seneye göre çok boş geçmiş, aylarca YG’den ses çıkmamış, çıkan tek albüm Lee Hayi’ninki olmuştu. PSY’ın Gentleman’i başarı elde etse de insanlar Gangnam Style’dan bıktığı için bu da çok uzun sürmedi. GD’nin “dünya” turnesinde fanlara yeni bir şey vermesi gerektiğinden dolayı çıkardığı Michigo ve CL’in hayal kırıklığı olan solosu The Baddest Female, peşi sıra gelen ve 2NE1’ın eski parçalarının tamamen gölgesinde kalan Do You Love Me ve Falling In Love da kendini pek sevdirmedi, Kang Seung Yoon’un “rockstar” olma kararıyla çıkardığı iki klip doğru düzgün sükse yapmadı ve insanlar YG’nin artık “o şeyi kaybettiği” hükmünü verdi. GD’nin şimdiye dek yapmış olduğu 100 küsur muhteşem parçayı tek bir Michigo ile silip ağzını açtıkça “Michigo da ne kötüydü beeeh, GD daha ne kadar saçmalayacak acaba” gevezeliği yapıp fanlığını yaptığı gruplar için “Tamam bu şarkı güzel olmayabilir ama albümdeki diğer parçalara göre çok daha iyi…” bahaneleri bulabilerek beni hayretlere düşüren tipler az olmadı. İşte bu albüm işin YG’de değil, sanatçının kendisinde olduğunu gösterdi tekrar. 2NE1’ın bir türlü eski yerine ulaşamaması, I’m The Best’ten beri düşüş içinde olmasının sebebinin sırtını tamamen Teddy’ye yaslaması ve Teddy’nin artık kendini tekrar etmeye, üreticiliğini kaybetmeye başlaması olduğunu göremeyenler işi her nasıl olduysa Big Bang’e, GD’ye ve diğerlerine kadar yormayı başarabildi. Ri’nin Teddy’ye gitmeden kendi çabasıyla ve diğer YG prodüktörleri eşliğinde yaptığı bu albüm dilerim insanlara sapla samanı karıştırmamaları gerektiğini tekrar hatırlatmıştır. YG’nin diğer sanatçıları yerin dibine de batacak olsa bu beraberinde Big Bang’i de götüreceği manasına gelmediği gibi daha çıkmamış BB albüm ve sololarını kötüleyecek malzeme vermemeli.

Ri’nin sesini bu kadar iyi tanıyıp tamamen sesiyle uyumlu parçalar hazırlaması da takdir edilesi ayrı bir nokta.

seungri_gottatalktou_01-800x600

Albüm Hakkında Ri’nin Genel Yorumu

1) Facebook Gönderisi

Bir defasında müzik için cesaretimi kaybetmiştim. Grubumuzun yetenekli üyeleri yüzünden üzerimde büyük baskı hissettiğim için müzik dışında şeylerle uğraşmak istiyordum. Bir yıl önce, Japonya’daki etkinliklerimden sonra Kore’ye döndüğümde YG Başkanı Yang Hyun Suk ile görüşmemiz vardı. 7. kattaki odasında yaptığımız muhabbet müzik karşısındaki yanlış tutumumu hemen değiştirdi. O, benim gibi birini YG’ye almıştı ve Big Bang’in bir üyesi olmuştum. Bazen patronum bazen öğretmenim olarak benim daha iyi bir insan hâline gelmemi sağladı ve benden yüksek beklentileri vardı. Arkadaşlarıyla takılmayı seven bir genç adamın enerjisini müziğe daha çok vermesi gerektiğini söyledi. O an kalbim sanki alev aldı, ölesiye utandım. Bu olaydan sonra tekrar müziğe dönüp ürettiklerimle yeniden Yang Hyung Suk’un karşısına çıktım ve yaptıklarımı çok beğendi, böylece bu albüm ortaya çıkmış oldu.

Albümümü kısaca tanıtmaya gelince, tüm parçaların söz ve müziğinde emeğim olsa da… sonuç olarak bu müzik Big Bang’in. 8 yıldır GD’nin ürettiği Big Bang müziği ile yetiştim ben. Onun müziği ilham kaynağım oldu ve sayesinde çok şey öğrendim. Tüm birikimlerimi bu albüme dökmek istedim. Big Bang’in en küçük üyesi olarak ağabeylerim karşısında utanç duymayacağım bir albüm yapmak istedim. Albüm daha yayımlanmadan beni oldukça değiştirdi, biliyorum ki bu albüm ile daha da olgunlaşacağım. Yaptığım tüm hataların bir telafisi olacak bu albüm; çalışkan ekibime, grubuma, sevgi dolu fanlarıma, ve kendime…

2) Naver Music’e Yazdığı Yazıdanseungri_gottatalktou_03-800x600

Yazıma başlamadan önce söylemeliyim ki kendim yaptığım bir albüm hakkında yazabileceğim için çok mutlu ve onurluyum. Dürüst olmak gerekirse BIGBANG gibi bir grupta iyi bir müzisyenlikten uzak bir üyeydim. Benim gibi birinin şimdiye ikinci solo mini albümünü yayımlamış olması beni çok duygulandırıp hayrete düşürüyor. Müzik asla hafife alamayacağın çünkü koşulsuz şartsız ihtiyaç duyduğun bir şey. İnsanların kalbine dokunan, onları duygulandırabilme gücüne sahip müzik öyle güzel ve ulaşması zor bir şey ki. Sonunda “gerçek” müzik yapmaya başlamam gerektiğine karar verdim.

Seul’e ünlü olmanın belli belirsiz bir hayaliyle geldim, diğerleri 6 yıllık trainee iken ben yalnızca bir yıldır trainee idim (şirketlerin eğitim aşamasında tuttuğu çaylaklar) ve hemen çıkış yaptım. Son derece özensiz bir şarkıcıydım. Zaman geçti gitti, çıkış yaptığım günün üzerinden 8 yıl geçti. Seul’e 15 yaşında geldim, 16 yaşında çıkış yaptım ve şimdi 24 yaşındayım. Geçtiğimiz 8 yıl içinde beklenmedik çok fazla şey oldu. 8 yıl insanın hayatının değişmesi için gerekenden de uzun bir süre. Değiştim. Hayır. Değişmem GEREKİYORDU. Benim ve grubumun ayakta kalmasının tek yolu buydu. Bundan böyle geçtiğimiz 8 yılın getirdiği olgunluğu taşıyan albümüm Let’s Talk About Love‘dan bahsedeceğim.

***

Albümdeki parçaların söz ve müziğinde imzası olanlar:

TLIST

Sırayla albümdeki parçalara bakalım. Albümü dinlemediyseniz her parçanın yanına koyduğum linkle dinleyebilirsiniz. Benim yorumumu okumasanız da Ri’nin yazdıklarını okumanızı rica ediyorum sizden. ^^

1. Let’s Talk About Love (dinle)

GD ve YB’nin eşlik ettiği giriş parçası aynı zamanda albüme adını veriyor. Sözlere baktığımızda GD’nin ve YB’nin dokunuşunu net bir şekilde hissediyoruz. 🙂 Üçünün sesini uzun zaman aradan sonra birlikte duymak güzel bir his olsa da benim için en güzeli YB’nin rap kısmını duymak oldu. Still Alive‘da da tecrübe ettiğimiz gibi Taeyang’ın rapinin ayrı bir tadı ve bağlayıcılığı var. Enerjik, güçlü bir parça Let’s Talk About Love, şahsen nakarat kısmının biraz daha kısa olmasını dilesem de sevdim.

Ri’nin Yorumu

1) Facebook Gönderisi

LTAL kendimi fanlseungri_gottatalktou_04-800x600ara ve halka yakın hissetmemi sağlayan bir aşk şarkısı. Üçümüzün isminin bir araya gelişi alışılmamış ama çok da yabancı değil. Aynı takımda olmamıza rağmen farklı tutkularımız var. Üçümüz de solo albümler hazırladığımız için stüdyoda sık sık karşılaşıyoruz. Bu yüzden ağabeylerimle çalışmak istedim. Hayal etmesi bile heyecanlıydı! Klas bir beat ve hafif enstrüman ezgileri güzel bir parça oluşturmaya yetti. Kendi kısmımı ben yaptım, ağabeylerim de kendi kısımlarını yaptı. Jiyong hyung’un güzel rapini Taeyang hyung’un güzel ezgisi tamamladı. Şarkıyı yaparken çok eğlendik, kendimi grubumdan üyelerle değil bambaşka sanatçılarla çalışıyor gibi hissettim. Sanki ben çiziyordum ve hyunglarım çizdiklerimi renklendiriyordu. Harika insanlarla yaptığım bu parçaya güveniyorum, ayrıca bu parça insanların GD ve YB hyunglarımın sololarından beklentisini yükseltiyor.

Not: Jiyongie hyung, Youngbae hyung, sizi tüm kalbimle seviyorum.

2) Naver Yazısı

Albümün bir yapımcısı olarak birinci parçanın albümün tümü için ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Bu yüzden doğru seçim yapmanın ne kadar mühim olduğunun farkındaydım, büyük baskı hissederek çalışmaya başladım. İyi bir beat, basit enstrümental ve güçlü brass tınıları şarkıyı Seungri’yi ifade etmek için mükemmel hâle getirdi. Bu parça, GD’nin MichiGO’sunu yapan  Ham Seungcheon ve Kang Wookjin’in işi. Onların yeteneğine benliğimi katmak istedim.

Grup üyelerimizle çalışmak uzun zamandır hayalim ve tutkum olmuştu. Onlar bana dünyadaki herkesten yakın, aynı zamanda sıkı bir şekilde rehberlik eden çok değerli insanlar olduğu için albüme onların sesi eşliğinde başlamanın beni çok rahatlatacağını düşündüm. Şükür ki hyunglarım ricamı seve seve kabul etti, hatta GD hyung şarkıyı hemen rica ettiğim gün içinde yapıverdi. G-Dragon dahiyane bir yapımcı, muhteşem biri. Taeyang hyung parçanın aranjmanını yaptı ve biraz değiştirdi, kısımları kendisine tamamen uydu. Sayelerinde parça mükemmel bir hâl aldığı için müthiş bir rahatlama hissettim. Ölçüsüz bir mutluluk duyuyorum.

Çeviri

Parçada geçen bazı sözcükler yüzünden bloguma gelen aramalar sapıtsın istemediğimden çeviriyi BURADAN paylaşacağım. İndirebilir veya “view” tuşuyla sadece görüntüleyebilirsiniz.

***

2. Gotta Talk To U (Türkçe alt yazılı izle)

Gelelim çıkış parçasına! Açıkçası çok sevdim bu şarkıyı, Blue’yu andırıyor tarzıyla biraz. Seungri’nin vokalini ne kadar geliştirdiğini Blue ile görmüş, Ri’ye en güzel uyan kısmı verdiği için GD’yi takdir etmiştik. Yine Blue’daki tarzına yakın, ama daha hareketli, yaz ruhuna uygun, vokalini güzelce sergilediği zarif, taptaze bir parça olmuş Gotta Talk To U. Çevirirken “abi seviyorsan git konuş bence” moduna girsem, 1.5 saat boyunca kederli kederli “I’m hustling” kısmını ne diye çevireceğimi düşünsem de… çok sevdim çok. İlk dinleyişte hustling kısmında “n’oluyoruz?!” şaşkınlığına girmiş hatta şarkının sonundaki hareketli kısımda ikinci “n’oluyoruz?!” vakasını yaşamış olsam da ikisini de gayet yakıştırıyorum parçaya, hareket ve tat katmış.

tumblr_mrq0gx0SkQ1r4nct5o3_r2_500(gif cr @seungriwaifu/tumblr)

Klibe gelince… Ri 110 yaşında bastonla gezen bir dede olsa dahi “aww, minik pandam ne kadar da büyüdü!!!” nidaları eşliğinde gözyaşlarımı silecek, burnumu çekecek ve yılların ne çabuk geçtiğini fark edeceğim sanırım. Hani Big Bang’e gelecek yıl planları sorulduğunda herkes albümden bahsetmiş Ri de “Daha da yakışıklı olacağım!” demişti ya. Oldun oğlum, oldun. :’) Kaderin bir cilvesi olacak ki albüm lafı edenlerin albümlerini göremezken yine seninkini dinledik! 🙂

Seungri’nin büyümüş, olgunlaşmış yanını gösterdiği sade, klas ve şık bir klip olmuş GTTU. (kısaltınca küfür gibi mi oluyor ne :p) Klipte kullanılan telefon, televizyon, kıyafet gibi detaylarla klasik ve dans ettiği kısımlardaki dekorlarla fütüristik ögeleri bir çizgide birleştirmesi klibe ayrı bir hava katmış. Klibin yönetmeni ise Big Bang’in Bad Boy, Blue, Monster gibi kliplerini çeken Han Samin.

Klipte dikkatimi en çok çeken şey sürekli gözümüze soktukları “Terry Fator” yazısı ve silüeti oldu. (bkz. 2:10) Terry Fator America’s Got Talent yarışmasının ikinci sezonunu kazanıp milyon dolarlık ödülü elde etmiş bir komedyen ve şarkıcı. Gösterilerinde kullandığı 16 farklı kukla ve 100’den fazla takliti var. Öne çıkan yeteneği, buradan izleyebileceğiniz gibi, kuklalarını karnından konuşturması. Açıkçası Ri bunu neden klibe koydu, vermek istediği bir mesaj mı vardı, şarkıyla bir bağlantı mı kurdu, öylesine bir dekor muydu, Ri fanı olduğu için klibinde yer alsın mı istedi çözemedim. Bir fikri olan varsa yorumda belirtmesi beni mutlu eder. 🙂

Ri’yi tanıtımlar için sesine en güzel uyan parçayı seçtiğinden dolayı tebrik ve takdir ediyor, yanaklarından hayali makaslar alıyorum.

Ri’nin Yorumu

tumblr_mruhcdoTEH1r1pbpdo1_5001) Facebook Gönderisi

İlk solo çıkışımı hatırlıyor musunuz? Aklınıza muhtemelen takım elbiselerini çekmiş, yanına kadınları almış seksi bir dans yapan 20 yaşındaki bir çocuk gelecektir. Belki de genç bir adamın daha büyük biri gibi davranmaya çalışması tuhaf görünüyordu. Bugün bile geçmişe bakıp o videoları izlediğimde o tuhaflığı hissedebiliyorum.

Fakat o günlerin üzerinden çok uzun zaman, 4 yıl geçti, hayatımda bir sürü şey oldu, kelimelere bile dökemediğim şeyler. Şimdi bir erkek olarak kadın hayranları kendime bağlayabilecek bir karakter inşa etmek istiyorum. Farklı olmak zorundaydım çünkü biliyorum ki diğer erkek sanatçılardan daha farklı bir çizgide olabilirsem tutunabilirim sadece. Bu doğrultuda daha önce kullanmadığım bir ses yakalamaya çalıştım. GTTU’nun ilk cümlesinden itibaren daha önce denediklerimden çok daha farklı bir vokal tekniği bulacaksınız.

BB üyesi olmadan önce dansçıydım, belki de bu yüzden hızlı da yavaş da olsa dans edebileceğim parçalar arıyorum. GTTU’nun bestecileri Ham Seungcheon ve Kang Wookjin daha önce gece klübü DJ’leri olarak çalışmıştı. İnsanları ne tür beat ve müziklerin heyecanlandırdığını iyi bilen kişiler olarak GTTU’nun her yerde çalınabilecek bir parça olduğunu söyleyebilirim.

2) Naver Yazısı

G-Dragon bir defasında şakayla “İyi müziğin hızlıca yapılması gerekir.” demişti. Parçanın yapımında Ham Seungcheon ve Kang Wookjin ile çalıştım, müziği duyar duymaz aklıma “Gotta Talk To U” başlığı geldi ve hemen şarkıyı hazırlamaya başladım.

Erkeklere sormak istiyorum, hoşlandığınız kızla çok mu konuşursunuz yoksa mümkün olduğunca az mı konuşmaya çalışırsınız? Bu şarkı için bilerek çok fazla söz yazmak istemedim, yalnızca “İkimiz yalnızca, ikimiz baş başa” ve “Söylemek istediğim bir şey var sana.” sözlerinin yeterli olacağını düşündüm. Fakat bambaşka bir sesle söylemem gerekiyordu parçayı. Mükemmel bir sese sahip olmadığım için bana tamamen uyan bir tını yakalamam gerekiyordu. Söyledim de söyledim, en eşsiz tınıyı yakalayana kadar denedim. Ayrıca temel ve modern gitar melodilerine güçlü ve net beat’ler ekledim, bunları da nakarattan hemen önce gelen pekiştirici beatlerle güçlendirdim. Her yerde çalınabilecek ve beni utandırmayacak bir parça yaptığımı düşünüyorum, epey mutluyum.

***

Çeviri
Sana söyleyecek çok şeyim var bugün
Anlatacaklarımı dinler misin lütfen?
Yerin var mı acaba?
Beni alacak yerin var mı acaba?
Yalnızca sen ve ben, baş başa
İkimiz yalnızca, ikimiz baş başa, söylemek istediğim bir şey var sana
Konuşalım hemen

Konuşmalıyım seninle
*nakarat*

Gözlerini izliyorum gökyüzünden de mavi
Gelir misin kollarıma?
Biliyor olabilir misin acaba? Hiç kimse bilmiyor senden başka
Biliyor musun? Sadece sen ve ben, yalnızca ikimiz
İkimiz yalnızca, ikimiz baş başa, söylemek istediğim bir şey var sana
Konuşalım hemen

Sana, söyleyeceğim bir şey var sana
Elimde, elimde, kalbim var sana

Yakalayacak ve kalbimi vereceğim ona
Dökülür mü gözyaşları?
Kalbimi vereceğim ve sahibim artık ona
Kollarımda saklıyorum sıkıca

Bugün söyleyeceğim çok şey var sana
Lütfen dinle anlatacaklarımı
Konuşmalıyım seninle
Çeviri: Yukinohana

Seungri’nin nakarat kısmında söylediği “I’m hustling” kısmı için 4 farklı anlam var, yorumu size kalmış, Türkçe alt yazılı klipte de yazdığım gibi,

1. Ri’nin yaptığı dans
2. Para kazanmak için her şeyi yapmak/yasa dışı işler yapmak
3. Seks üzerinden para kazanmak
4. Acele etmek, ettirmek, telaşa kapılmak

***

3. GG BE ft. Jenny Kim (dinle)

Çok şeker bir şarkı GG Be, peş peşe dinlediğinizde cici bebe cici bebe diye dolandığınızı gören ev halkı kaçırdıkları bir Cici Bebe reklamının müziğini dilinize doladığınızı düşünebilir veya kendinizi kapıcıya Cici Bebe siparişi verirken bulabilirsiniz ama… hiçbiri nakaratın dilinizden düşmesine yardımcı olmayabilir. *-*

GG Be, melodisi, Ri’nin söyleyiş tarseungri-esquire-2zı ve nakaratıyla birlikte neşeli, şeker bir parça olsa da hikâyesi çok da neşeli değil. 😛 Hikâyesini az sonra Ri’nin ağzından okuyacağınız için tekrar yazmayacağım ama ilk olduğumda yarım saat kadar güldüğümü söyleyebilirim. 😀 Hâlâ seks skandalının izlerini silemeyen, bir kadını boğmaya kalkmakla itham edilen bir adamın kalkıp “bir kız vardı, bana çok yalan söylüyordu, yaramaz kız, hıh!!!” temalı bir yazı yazması tam Ri’lik bir hareketti açıkçası, gördüğüm kadarıyla hepimizi çok güldürdü, eğlendirdi ve hayali bir makası daha hak etti. *-*

Açıkçası Jennie Kim’in sesini sevmedim ben. Parçaya belki diğer YG rookielerinden biri veya Lee Hayi daha çok yakışabilirdi. Jennie Kim’in GD’nin That XX klibinde oynayan kızımız olduğunu hatırlatalım.

Albümün konsepti iki temel öge etrafında şekillenmiş, terk edilme/ihanete uğrama/aşk acısı ve Let’s Talk About Love’da gördüğümüz cinsten bir aşk. :p GG Be de birinci kısmın önemli bir parçası. Zihnimde şimdiden canlanan bir GG Be klibi var, açıkçası çok eğlenceli bir şey çekilebilir bu şarkıya veya son derece güzel bir sahne performansı hazırlanabilir. Bakalım, göreceğiz.

GG Be’nin Korecedeki “kicibe” kelimesine işaret ettiğini düşünüyorum, dilerim yanılmıyorumdur.

Ri’nin Yorumu

1) Facebook Gönderisi

Bu şarkı benim hakkımda. Son zamanlarda kötü kızlarla ilgili çok şarkı çıktı, mesela Bumkey’nin Crazy Love’ı ve CL’in The Baddest Female’i. Bence bu, dünyadaki kötü kızların sayısının gerçekten de arttığının bir göstergesi. Artık sadece erkeklerin kızları kandırmadığı, kızların da erkekleri kandırdığı bir nesil söz konusu.

Şarkı eskiden çıktığım yalan dolanlarla dolu bir kız hakkında. Yalanlarını keşfettiğimde gerçekten şoke olmuştum ve ikimiz de birbirimize yabancılaşmış, birbirimizi hayal kırıklığına uğratmıştık. Yaptığı onca şeyden sonra her şeyin bitmesi için “ayrılalım” dememi beklediğini görünce daha da sinirlenmiştim.

Bana verdiği acıyı ve o sinirin hissettirdiklerini döktüm bu şarkıya. Kızgın bir piyano tonuyla başlıyor parça. Erkeğin hislerini ifade edecek bir tona ihtiyacım olduğundan parçayı güzelce bağlamasını YG’nin yeni kız grubunda olacak Jennie’den istedim, ona da teşekkür ederim.

Ve son olarak, o kıza bir mesaj! Ne ekersen onu biçersin. Bu şarkıyı dinle ve aklını başına topla.

//Burada söze girmezsem olmaz: Ahahahahasdfghkflldkhoglşjkmyfo!!!!//

2) Naver Yazısı

Facebook’ta yazdıklarına benzer şeyler yazmış, farklı kısmını aktaracağım sadece:

“Evet, kendi hikâyeni anlatıyorsun, çok ciddiye alma ve hislerini dürüstçe ifade et!” dedim kendi kendime. O kızı düşündüğümde kolayca şarkı yapabiliyorum. Bu yüzden ona teşekkür mü etmeliyim acaba?

Çeviri
Mesaj atıp nerede olduğunu sorduğumda
Evimin önündeki kafede kahve içiyorum dedin
Anlaşılan artık herkes kafelerde dans ediyor bugünlerde

Konuşalım dediğimde
Yüzüme baktın ve aşağılayıcı tavırla bahaneler sıraladın
Bu kırmızı suratın tepemi attırıyor

(dürüst ol)
Ben de bilmiyorum niçin sevdim seni
Fakat bir terslik var- neden benim sevgilim
Beni bırakıp bir başkasını arar?
O zaman ne hâle gelirim ben?
Benimle oynuyorsun kötü kız

GG BEBE GG BEI GG BEBE GG BEI
(Kötü kız, kötü kız)

Sevdiğin mochalı pastadan alıp bekledim gelmeni doğum gününde
Niçin içimde kötü bir his uyandıran bu siyah arabadan iniyorsun?
İş çıkışında babam bıraktı dedin kim olduğunu sorduğumda
Anlaşılan babana da oppa diyorsun sen

(dürüst ol)
Ben de bilmiyorum niçin sevdim seni
Fakat bir terslik var- neden benim sevgilim
Beni bırakıp bir başkasını arar?
O zaman ne hâle gelirim ben?
Benimle oynuyorsun kötü kız

GG BEBE GG BEI GG BEBE GG BEI
(Kötü kız, kötü kız)

Ah tatlı bebeğim, aslında böyle değilimdir ben
Aramıza bir soğukluk girdiğinden sadece
Sen de biliyorsun, gerçek bu

(dürüst ol)
Ben de katlanamıyorum artık buna
(benim konuşması gereken, yorgunum bende, yeter artık bitirelim işte)
Bambaşka yollardan gideceğiz bundan böyle, iyi bak kendine
Seni kötü kız

GG BEBE GG BEI GG BEBE GG BEI
(Kötü kız, kötü kız)
Çeviri: Yukinohana

***

4. Come To My (dinle)

Hüzünlü bir piyano melodisiyle başlayan Come To My albümdeki favori parçalarımdan oldu. Albümün yapı taşlarından olan “terk edilme” duygusunun işlendiği bu parça için Ri’nin söylediklerini okuyup sözlerini çevirdikten sonra diyebildiğim tek şey… ah be oğlum, kim kırdı böyle seni? Söz konusu Panda olunca çocuğummuş gibi hissettiğimden o kötü, yaramaz kız veya kızlar için çekirdek çitleyerek dizi izleyen teyzelerin kötü kadın karakterlerine söylenişi, saydırışı, sokakta veya bankada gördüğünde tokat atışı gibi güdülerle elimi belime koyup tüm çirkefliğimi ortaya dökesim geliyor, haha. 😀
Hem albümdeki diğer parçalarla uyumu hem de ayrılık acısını ses tonuna taşımayı başarması sebebiyle kalp kırıklığı yayıyor şarkı, hissi yakalamamızı sağlıyor.
Ri’nin yazdıklarıyla şarkının her cümlesi arasında tek tek bağlantı kurasım var ama o kadar yorumu da çeviriyi okuyanlara bırakmalıyım sanırım! 🙂

Birkaç saniye sonra okumaya  başlayınca siz ne düşünürsünüz bilmiyorum ama Ri’nin şarkıları hakkında böyle samimi açıklamalar yapması ve kızlara sürekli ayar çekmesi, atarlanması çok hoşuma gidiyor. 😀 Evet, yine makas sendromu… lanedolsun…

Ri’nin Yorumu

1) Facebook Gönderisiseungri_2nd_mini_05-800x600

Şarkıyı tanıtmadan önce biraz gerçekçi konuşacağım. Sen, bu yazıyı okuyan kişi, “diğer yarım” dediğin kişinin senden ayrıldıktan sonra söylediği ilk sözü neydi? “Bir daha beni arama” mı? “Mutlu ol.” mu? “Her şey için teşekkür ederim.” mi? Bunlar en azından anlayışlı ve hoş görülebilir sözler. Fakat bazılarının söylediği ve asla anlamadığım, beni sinir eden sözler var, mesela “Dilerim benden daha iyi birini bulursun.” Senden daha iyi biri mi? Ayrıldığın kişiye söylenecek söz mü bu? Gerçekten de daha iyi birini bulmamı istiyorsan ne diye benimle kalmıyorsun hazır karşımda duruyorken? Gitmek istiyorsan ne diye sessiz sakince çekip gitmiyorsun? Ne diye böyle bir şey söyleyip gider insan?

Dünya küçük, her şeyin birbirine bağlı olduğu gibi. Neden sürekli onun hakkında bir şeyler duyuyorum? Artık bitti ve hiçbir şey duymak istemiyorum, yine de kulağıma hep aynı şeyler geliyor. Beni daha da sinirlendiren şey ise onun başkasıyla çıktığını duymak oluyor… ne oluyoruz?! Çıktığı adamın yüzünü bile görmediğim ve neye benzediğini bile bilmediğim hâlde neden hakkında hep kötü şeyler duyuyorum? Arkadaşlarıma umursamadığımı ve rahatsız olmadığımı söylüyorum fakat zihnimi sürekli didik didik ediyor… o dangalak… kim bilir iyi davranıyor mudur o kıza? Yoksa sadece kibar adam maskesi takıp kızla takılıyor mudur? Benden ayrılıp daha iyisini bulmamı dileyen kız da acaba benden daha iyisini bularak onunla mı çıktı? Kendini tekrar eden karmaşık bir aşka alıştığımızda her şey giderek daha da karmaşık hâle gelir. Tüm bu hislerin yansıması bu şarkıda. “Yok böyle şey.”

*

Şarkıyı başta “Yok Böyle Şey” diye çevirdiler fakat albüm geldiğinde nakaratı oluşturan “Come To My” adı kullanıldı.

2) Naver Yazısı

Facebook’ta yazdıklarından farklı olarak:

Bu şarkıyı GG Be ile aynı günde yaptım. Bir gün içinde iki şarkı yapmanın ve benzer mesajlar taşımasının sebebi belki de GG Be’yi yaparken hissettiklerimin beni henüz terk edememiş olmasıydı.

Ayrıldıktan sonra o özel kişiyi unutmak ne kadar uzun sürer? Neden onu bir türlü unutamayız, düşündünüz mü? Aşk, karmaşasına alıştığını düşündüğün anda bile üzerinde düşündükçe içinden çıkılmaz bir hâl alan karmakarışık bir duygu. Tüm bunları Come To My’a koydum.

*

“Come To My” bölümünde dolaylı tümleç eksik olduğundan Türkçeye çevirdiğimde eksik kalıyor, nakarat kısmını sadece “gel” diye bırakıyorum bu yüzden.

Çeviri
Gel (hey), gel (sen)
Gel (hey), 1, 2, 3, 4

Unutulmaz bir ayrılıktı bizimkisi
Ağır yaralar bıraktın bende
Tabii, şimdi ona git
Benden daha iyi, benden daha sevgi dolu olan adama

Tek hayat, tek aşk, hepsini verdim sana fakat
Tek bir merhaba, tek bir hoşçakal ile
Nasıl bitebilir böyle?

Evet evet, sana dair anılar geçiyor yüreğimden
Şimdikinden çok daha iyi, güzel bir yaşam
Sen ve ben, yok artık o günler
Evet evet, yüzün geçiyor yüreğimden
Şimdikinden çok daha iyi, güzel bir yaşam
Bizim için güzel olabilecek bir yerde

GEL *nakarat*

Bir yıl geçip o gün geldiğinde
Beni görmek istediğin gün geliyor bugün
Onun kollarına gidiyorsun bu gece
Benimkilerden daha iyi, daha sıcak kollarına

Tek hayat, tek aşk, hepsini verdim sana fakat
Tek bir merhaba, tek bir hoşçakal ile
Nasıl bitebilir böyle?

Evet evet, sana dair anılar geçiyor yüreğimden
Şimdikinden çok daha iyi, güzel bir yaşam
Sen ve ben, yok artık o günler
Evet evet, yüzün geçiyor yüreğimden
Şimdikinden çok daha iyi, güzel bir yaşam
Bizim için güzel olabilecek bir yerde

O yere, sana, bana, evet
Yapamam artık bunu, kaldıramam
Haberin olmayacak kapkara yalanlarından
Çalacağım güzel seni
Senin için bir kenara atacağım her şeyi
Tek hayat, tek aşk
Tek bir merhaba, tek bir hoşçakal
Çalacağım güzel seni
Senin için bir kenara atacağım her şeyi

Ah hayır, hayır, evet
Gittikten sonra sen, yerine
Ah hayır, hayır, evet
Yerine bambaşka bir aşk mı? Mümkün değil

GEL *nakarat*
Çeviri: Yukinohana

***

seungri-esquire5. You Hoo!!! (dinle)

Albümdeki favorilerimden olmasa da eğlenceli, kıpır kıpır bir parça You Hoo, dinlerken bol bol dans etmeli hoplamalı zıplamalı bir klip canlanıyor gözlerimde. :p Kalp kırıklığı, terk edilme temalı şarkılarından sonra durup nefes almak, eğlenmek, dans etmek için güzel bir parça olmuş You Hoo.

Ri’nin Yorumu

1) Naver Yazısı

Şimdi moral bozucu aşk öykülerini bir kenara bırakıp havayı değiştirelim. Koşmak istediğinizde dinlemek için harika bir şarkı bu. Neşeli ve canlı karakterim dolayısıyla daima eğlenceli ve heyecanlı şeyler yapmak isteyen süper-pozitif biriyim. İnsanlar sayemde mutlu olabilecekse kendimi mahvetmeyi umursamam. 1990’da, beyaz at yılında doğan biri olarak 24 yaşında, her gün sürekli koşmak isteyen bir yapım var. Tüm tutkumu ve patlamaya hazır gençlik enerjimi bu şarkıya koydum.

Çeviri

Açıkçası Seungri’nin de dediği gibi bu “koşmalık, eğlenmelik” bir şarkı olduğu için çevrilebilecek hiçbir şeyi yoktu. Normalde böyle şarkıları çevirmem, güzelliğini yitirdiğini düşünürüm. Yine de seriyi bozmayayım, iki kelime de olsa kapmaya çalışayım diyen varsa yine BURADAN bakabilir.

***

6. Love Box (dinle) seungri_2nd_mini_04-800x600

Samimi, hüzünlü, bağlayıcı bir parça Love Box. Hikâyesini okumadan önce çok bağlanmamıştım ama arka planını, sözlerin dayanağını öğrendikten sonra ayrı bir güzellik geldi sanki. Sakinliği ve sevimli diyebileceğim enstrümanlarıyla kapanış için doğru bir seçim olduğunu düşünüyorum. Sevdim çokça…

Ri’nin Yorumu

1) Naver Yazısı

Albümün son parçasına geldik. “Seninle Tanışmaya Geliyorum” adlı Japon filminde erkek karakterin ölen karısı bir yıl sonra capcanlı geri dönüyor. Bir mucizenin gerçekleştiğine inanan kocası tekrar mutluca günlük hayatına dönüyor fakat kısa süre sonra karısı tekrar ortadan kayboluyor. En değerli ve sevgili varlığını kaybeden o adamın hüzünlü ve umutsuz hislerini bu şarkıya koymak istedim. Hiç bu tür bir ilişki yaşamasam da nasıl bir his olduğunu anlayabiliyorum galiba. Ne hüzünlüdür asla istemediğin bir ayrılık.

Ya sen, yazımı okuyan kişi, hiç böyle bir ilişkin oldu mu? Bu şarkının tıpkı filmi kadar hassas ve duygussal olmasını istediğim için besteci Robin hyung’umdan (Choice37) yaylıların aranjmanını yapmasını rica ettim. Acaba böyle bir aşk yaşayacak mıyım hiç? Korku dolu fakat mutlu bir yürekle bitiyor albüm…

Çeviri
Küçük olsa da buraya koyuyorum aşkımızı
Seni seven kalbimle birlikte, öyle ağır ki
Sevdiğin kurdeleyle süsledim üstünü
Sevdiğin parfümden de sürdüm
Olur da bana dönersin diye
Dön bana geri, dön bana yeniden
Sen, yeniden

Dünyanın sonu gelse de sevgilim, duyar mısın sesimi?
Bitse de her şey, gülümse lütfen, yalnızca sen
Bu müzik daha da hüzünlü geliyor özellikle bugün

Unutmam lazım seni fakat her şeyi silemem henüz
Gitmene izin verdiğim gerçeği yüzünden nefret ediyorum kendimden
Sevdiğin kıyafetleri giydim
Tek başıma duruyorum beni terk ettiğin köşede
Olur da bana dönersin diye

Dünyanın sonu gelse de sevgilim, duyar mısın sesimi?
Bitse de her şey, gülümse lütfen, yalnızca sen
Bu müzik daha da hüzünlü geliyor özellikle bugün

Gözyaşlarını silecek adam
Hastalandığında kucaklayacak adam
Bendim, yanındaydım
Fakat şimdi öteki adama gönderiyorum seni
Ne olur iyi ol
Aşkım, her şeyim

Dünyanın sonu gelse de sevgilim, duyar mısın sesimi?
Bitse de her şey, gülümse lütfen, yalnızca sen
Bu müzik daha da hüzünlü geliyor özellikle bugün
Çeviri: Yukinohana

seungri_gottatalktou_05-800x600

KAPANIŞ:)

VIP yüreciğiyle en son eylülün başında GD’nin mini albümünü dinleyebilmiş ve senenin kalanında çıkan kpop işlerinin çoğundan zevk alamamış biri olarak yeni bir albüm için midem kazınıyordu desem yerindedir. 🙂 Seungri’nin Let’s Talk About Love’ı erteleme olmadan, temiz ve titizce yardımımıza yetişti ve şahsen kalbimi fethetti. En çok şu şarkıları sevdim diyecektim ki bir de baktım ki tüm parçaları sıralamışım. Bu yüzden Ri pandasına tekrar teşekkür ediyorum, bu çocuğu daima takdir edeceğim sanırım.

Bu albümü çok sevdim, çünkü,

1. Seungri’nin vokalini pürüzsüzleştirip tamamen kendine has bir güzelliğe eriştirdiğini gördük.

2. VVIP albümünden sonra hem söz hem müzik üzerinde ciddi ciddi çalışıp büyük bir yol kat ettiğini kanıtladı.

3. Skandaldan sonra son derece olgun ve klas bir imaj edinmekle kalmadı tamamen hakkını verdi. “Grubun yeteneksiz elemanı” olduğunu iddia edenleri susturdu.

4. Bahsettiği gibi, üzerinde büyük baskı hissetmesine rağmen sadece Japonya’da kendini ve grubu tanıtmak, önemli bir çevre  edinmekle kalmadı, Kore’ye döner dönmez dizginleri eline alarak kendi albümünü doğru prodüktörleri seçerek hiçbir rötar olmadan tamamladı.

5. Kendi, sesini ve yeteneklerini tanıma üzerinde çalıştığını, kişisel olarak olgunlaştığını, bu albüm yoluyla kanıtladı.

6. Samimi Facebook gönderileri, Twitter’da kendi fanlığını yapıp listeleri takip ederek ağlayışları, Naver yazısıyla kendini dürüstçe ortaya döküşü, gelişiminin farkında oluşu, gerçekten çalışıp çabalaması, yaramaz ex’lerini (:p) azarlayışlarıyla albümüne apayrı bir tat kattı, yüzümüzü güldürdü, kalbimizi ısıttı. Ah panda… ne çok büyüdün öyle!!

-evet, 6 parça 6 madde, kkk-

Ri de kapanış için bir şeyler söylemek istedi :p (Naver yazısından)

Evet, hayatımın ikinci solo albümü LTAL hakkındaki upuzun hikâyem burada bitiyor. Bu albüm beni o kadar değiştirdi ki hazinem ve çocuğum gibi. Bu albüm sayesinde sadece eğlenceli, komik biri değil, aynı zamanda fanlarım ve halk için iyi bir müzisyen olarak anılmak istiyorum.

Samimi yüreğiyle sürekli çalışan ve gelecekte de müzik için daima çok çalışacak Big Bang’in Seungri’si olmak için elimden gelenin en iyisini yapacağım. Teşekkür ederim…

***

Bu yazı için SAATLERCE çeviri yaptım. Şarkı sözlerini albümü dinledikten hemen sonra çevirdim, hazırdaydı fakat facebook ve naver yazılarını tek tek çevirmek tüm günümü ve enerjimi aldı, karnımı bile guruldattı. :p Bu yüzden, rica ediyorum, bu yazıya dahil olan hiçbir ama hiçbir şeyi kaynak göstermeden kullanmayın.

Bir küçük tanıtım sorunum var, facebook’taki fan sayfalarına vs. üye olmadığım için çevirileri yeterince insana ulaştıramıyorum. Eğer çevirilerimi, yazımı beğendiyseniz daha çok kişiye ulaşmasına yardımcı olabilirsiniz. Yılda bir blog yazmamdan ötürü reklam peşinde olmadığımı görebilirsiniz, sadece insanlar güzel çevirilerle takip edebilsin istiyorum Big Bang’i. Güzel olduğunu düşünüyorsanız tabii :p

Yorumlarınızı, fikirlerinizi bekliyorum, kaytarmak yok!!!:):p

Panda gülücükleriyle, Yuki~~

GD is One Of A Kind! – Klip & Söz Analizi

Standard

Yazımızın başlığı aslında Yuki ile Suyunu Çıkarmaca idi ama… daha açık ve net olmak adına bakın ne oldu. ^^”

HELLOOOOOOOOOOO!!!

Kral geri döndü. Şimdi bir adım geri çıkın ve önünde eğilin.

Dün, saatler Kore’de 00.00’ı vurduğunda türünün tek örneği bir kliple buluştuk 3 yıllık özlemden sonra: GD’nin One Of A Kind videosu. Heartbreaker’dan sonra bambaşka bir tarz ve müzikle döndü: Sapsarı yün görünümü veren rastalar, ilk çıkış yaptığı zamanları anımsatan hip hop müziğe dönüş, havalı konuklar ve yepyeni hayvan dostlar. 😛 Gaho yaşlanmış, romatizması azmış, gelememiş de çekimlere… 😀

Şu an pek havamda olmasa da şimdi yapmazsam hiç yapmayacağımı bildiğim için adım adım One Of A Kind klibini ve şarkı sözlerini inceleyeceğim. Elimden geldiğince klipteki detaylara, ve Still Alive‘da yaptığımız gibi alternatif çevirilere ve açıklamalara yer vereceğim.

Ve bu da Türkçe alt yazılısı.

Öncelikle tüm çeviriye bakalım, daha sonra cümle cümle ve sahne sahne gideceğiz. ^^

G-Dragon – ONE OF A KIND (Türkçe)

Vahşi & genç.
Yalnızca vahşi ve gencim ben.
Yalnızca eğlenmek için çalışırım ben.

Merhaba~
Hanımlar… karşınızda, ben ve Choice.*

Evvet, türümün tek örneğiyim ben!
Numaraları bitmeyen bir ayıyım ben; yo, daha çok bir tilki!**
Merhaba~
Evvet, türümün tek örneğiyim ben!
Sinir bozucu züppenin tekiyim,
çünkü gayet masraflıyım ben.

Efendim ağabey, efendim abla? (derdin ne senin?)
Ah, sadece sıkıldım.
Evet ağabet, evet abla? (derdin ne senin?)
Böylesine popüler olduğum için üzgünüm.

Tek telefonda oradayım, arayacağın 19880818!***
Birileri gelip durdurmaya çalışsın bakalım beni, ünlüler dünyasının bir numaralı baş belasıyım ben. (birinci sınıf magazin malzemesiyim.)
Farklıyım; ben, benim.
Ne yaparsam yapayım, tek hareketim savaş çıkarır: Trend olur, her şeyi değiştiririm.
İşte bu yüzden bu yetenek asla terk etmeyecek beni.

Geri çekil, şakası yok bu işin. Genç ve zengin, işte buyum ben.
Hızlıyım, ne olmuş yani? Dalga mı geçiyorsun benimle?
Ama ben dalga geçmiyorum seninle.
Merhaba~ Evvet, türümün tek örneğiyim.
Numaraları bitmeyen bir ayıyım ben; yo, daha çok bir tilki!
Merhaba, merhaba~
Evvet, türümün tek örneğiyim ben!
Sinir bozucu züppenin tekiyim ben.

İkinci albümüm çıktı bile, boş bir evi soymam ben.****
Kadınları yatağa atar benim rap’im -evet, meşgul adamım ben.
İşimle paraya çiçek açtırır, asla dinlenmem,
Şarkılarımla herkesi ağlatırım ben.

Bu işi seviyorum!
Bir ufaklık ortaya çıkar, sahneyi sallar *****
Hoşlanmazlar ondan, ama onu görmekten de kaçamazlar
Benden uzaklaşmak için gözlerini çevirir, fakat nereye giderse gitsin müziği oradadır.
Fotoğraflarım her yerde, ama o çocuk delice davrandığında bile,
Asla albümleri yetmez herkese satmaya.

Geri çekil, şakası yok bu işin. Genç ve zengin, işte buyum ben.
Hızlıyım, ne olmuş yani? Dalga mı geçiyorsun benimle?
Ama ben dalga geçmiyorum seninle.

La la la, “küfretmeyin bana! Ah lütfen, sevgi dolu gözlerle bakın bana.” ******
La la la, “lütfen kabul edin beni, lütfen sevin beni, tatlı görün beni!”

Merhaba~
Evvet, türümün tek örneğiyim ben!
Numaraları bitmeyen bir ayıyım ben; yo, daha çok bir tilki!

Merhaba~
Evvet, türümün tek örneğiyim ben!
Sinir bozucu züppenin tekiyim,
çünkü gayet masraflıyım ben.

Efendim ağabey, efendim abla? (derdin ne senin?)
Ah, sadece sıkıldım.
Evet ağabet, evet abla? (derdin ne senin?)
Böylesine popüler olduğum için üzgünüm.

Beni takip et, beni takip et, sadece, sadece beni takip et!
Beni takip et, beni takip et, sadece, sadece beni takip et!

Merhaba~
Evvet, türümün tek örneğiyim ben!
Numaraları bitmeyen bir ayıyım ben; yo, daha çok bir tilki!
Merhaba~
Evvet, türümün tek örneğiyim ben!
Sinir bozucu züppenin tekiyim,
çünkü gayet masraflıyım ben.

Çeviri & Sunum:
Yukinohana 🙂

Belirtmeliyim ki, tek tek grafiklerle uğraşmaya üşendiğim için fan sitelerinde hazırlanmış görüntüleri kullanacağım. 🙂


Pisicik!! Yo, National Geographic’i açmadınız, hâlâ GD’deyiz. Klipte kaplan kostümü, kaplan çizgili pantolon, ayakkabı ve bir de yavru kaplan kullanınca Kore kültüründe kaplanın ne manaya geldiğini araştırdım.

Kaplanın Kore kültürü ve insanıyla doğrudan bir ilişkisi varmış meğer. Mitolojilerinde de folklorlerinde yer edindiği gibi heykel ve resim gibi sanatlarının favori objesiymiş. Hatta öyle benimsemişler ki 1988 Yaz Olimpiyatları Güney Kore’de düzenlediğinde Kore halkını temsilen( :O ) maskot olarak Hodori adında bir kaplan kullanmışlar. Yo, karizmatik, afilli bir şey değil, bildiğiniz çizgi karakter. 😀

Batıyı koruyan kutsal bir ruhmuş kaplan, önüne çıkan imtihanları vereni, sıkıntıların üstesinden geleni ve dünyayı özümseyip anlayanı beyaza döner, artık beyaz kaplan olurmuş. Burada kendi çapımda Ak Gandalf benzetmeleri yapıp eğlendiğimi de belirtmek isterim. 😀 İnsanlara zarar vermeyen kutsal bir yaratık olsa da hükümdar ülkeyi kötü yönettiğinde zalimleşirmiş. Beyaz kaplan ortaya çıktığında güçlü insanlar mütevazılaşır, zengin insanlar cömertleşirmiş.

Kaplan genel olarak kötü ruhları uzaklaştıran bir muhafız ve iyi şans getiren kutsal bir ruh olarak görülürmüş, cesaretin ve mutlak gücün bir sembolüymüş. Kore kültüründe, sanatında ve tarihinde gerçekten de önemliymiş yani. Bu da kaplan figürünü neden kullandığı hakkında bir fikir sahibi olmamızı sağlıyor bence.
Aynı zamanda sözlerde “vahşi ve gencim ben” demesiyle de bağlantılı, çünkü kullandığı yavru bir kaplan. Genç, belki de toy görünümlü ama aslında son derece yırtıcı.

Arka plandaki One of a Kind graffitisi ve GD’nin rastalı saçları, klipteki herkesin giyimi ve tarzı GD’nin ilk çıkış yaptığı zamanlardaki gibi hip hop müziğe döndüğünün bir kanıtı, ki bu hoşuma gitti. Heartbreaker enfes bir albümdü ama GD’nin yine benzer bir tarzla gelmeyeceğini biliyordum, ki gelmemeliydi. Kendini sürekli yenilemesi müziğini de daima canlı tutuyor, kendini yinelemekten uzak oluyor. Hip hop dedik ama, bildiğimiz hip hop da değil. GD’nin kendi tarzıyla yorumladığı son derece hoş bir hip hop bu, şarkıda da klipte de iliklerinize kadar hissettiğiniz bir şey. Choice ve GD bir araya geldiğinde güçlü beat’ler ortaya çıkıyor.

Peki GD’nin arkasında dans edenler kim?

Onlar YG’nin kodamanları. Ön planda olmasalar bile Big Bang’in şarkılarının yapımında yardımcı, 2NE1’ın şarkılarının neredeyse tamamını yapanlar. Choice37, Sean, Kush, Teddy, Lydia Paek… maalesef çoğunun yüzünü yakinen tanımıyorum ama isimlerini ve yaptıkları işleri biliyorum. GD bu şarkıyı Choice ile yaptığı için ön planda ve girişte de Hanımlar… karşınızda, ben ve Choice diyerek ortağını sunuyor. Hepsinin üstünde One of a Kind tişörtleri olmasını da her birinin apayrı yetenek olmasına bağlıyorum. Gerçekten de oradaki adamların hiçbiri boş değil ve her biri birbirinden harika parçalara imza attı. 

Sağda dans eden hanım kızımız Lydia Paek. 2NE1’ın I Love You’sunun yazarı ve grubun şarkılarının çoğunu o yazdı. Çok ilginç bir yüzü var bence, ne yorum yapsam bilemedim.

GD’nin vücudunda sürekli gelişen bir dövme koleksiyonu ( 😛 ) olduğunu biliyoruz, işte bir parça. 😛

Vaktinde “asla kaslı göremeyeceğiz.” dediğim cılız GD’nin aylarca vücut çalıştıktan sonra kıvama getirdiği kollarını sergileyişini görüyoruz bir de. 😛 Hiçbir zaman kassız olması benim için eksi bir unsur değildi, ama bunu da hiç beklemiyordum açıkçası. 😀

Konuyu fazla mı dağıttım ne? Nerede kalmıştık…

Evvet, türümün tek örneğiyim ben!
Numaraları bitmeyen bir ayıyım ben; yo, daha çok bir tilki!**

Şimdi efendim, Kore’de bir söz varmış: “Numarayı ayı yapar, parasını insan alır.” Sıkı bir çalışmanın ürününü her zaman çalışan toplamaz. Kore hikâyelerinde tilki, ayıyı kandırmasıyla bilinir.
GD de diyor ki, “benim numaralarım bitmez tükenmek bilmez. Çalışan da, karşılığını alan da benim. Bir ayı gibi aptal değilim, bir tilki gibi zekiyim ben.”

Bence burada diğer müzik şirketlerine gönderme yapıyor. Malum, hepimiz çalıştırdığı gruplarla köle anlaşmaları yapan, emeğinin karşılığını vermeyen, sanatçılarını döven, taciz eden, 7/24 yorgunluktan hastanelere düşünceye dek çalıştırıp da kazancını kendi yiyen şirketi veya şirketleri biliyoruz. GD ise daima yeni bir şeyler ürettiğini, asla dinlenmeden çalıştığını… ama yine çalışmalarının karşılığını kendisinin aldığını söylüyor. Yani ayı gibi yalnızca hoplayıp zıplayıp dans ederek enayilik yapmıyor, bir tilki kurnazlığıyla ayı karakterini yeniyor ve kazanıyor. Çalışmaları boşa gitmiyor. Kendi tarlasını kendi sürüyor. YG farkı?

Zenci-Koreli melezi çocuklarla da dünya barışına katkı sağl— ŞAKA ŞAKA!

– Efendim ağabey, efendim abla?
– Derdin ne senin?
– Ah, sadece sıkıldım.

– Evet ağabet, evet abla?
– Derdin ne senin?
– Böylesine popüler olduğum için üzgünüm!

GD’nin telefonunu ve konuklarını çok beğendim! İnanılmaz tatlılar. Bu kısımda yaptığı her şeyin haber olmasından, spekülasyon yapmasından ve skandala dönüşmesinden sonra hyung ve noonalarından yağan telefonlardan bahsediyor. Abi, abla dediği kendi ailesi olabileceği gibi, bence müzik dünyasındaki büyüklerini kastediyor. Derdin ne GD? 😀

Çocuklara sarıldığı sahne, awww!! İnanılmaz sevimli bir sahne 🙂

Tek telefonda oradayım, arayacağın 19880818!

Elinde siren aleti (adı neydi onun yahu?!) ve  bir sonraki sahnede hüküm giymiş bir GD ve YG ailesi görüyoruz. Elindeki kartta bilgileri yazılı, ve büyülü tarih: 19880818!

18 Ağustos 1988 GD’nin doğum günü, içinde bol bol 8 barındırıyor. Sık denk gelmeyen bir şey yani. Ve bundan emin değilim ama bir yerde 8’in Kore’de şans rakamı olduğunu okumuştum. Ve biliyorsunuz bu yıl ejderha yılı. 2012 başlar başlamaz gelen Alive, Haziran’da çıkan Still Alive ve Ağustos sonunda gelen One Of A Kind… ve sonbaharda gelecek olan yeni single ile G-Dragon da çoktan kanıtladı bu yılın onun olduğunu. Ki klibinde kullandığı -tişörtlerin arkasındaki- dev ejderha figürü de hem buna hem de adına işaret ediyor.

127 lbs=57 kg. En çok konuşulanlardan biri de GD’nin kilosu olmuş, haha.

Dikkat edin! 🙂

GIVENCHY’nin modası çoktan geçmedi mi? Artık GI-YONG-CHY!!! Haha 😀

Birileri gelip durdurmaya çalışsın bakalım beni, ünlüler dünyasının bir numaralı baş belasıyım ben.
(birinci sınıf magazin malzemesiyim.)

Parantez içinde gördüğünüz alternatif bir çeviri. Kaynaklarda farklı olduğu için ikisine de değinmek istedim. İkisi de doğru değil mi? 😛

Farklıyım; ben, benim.
Ne yaparsam yapayım, tek hareketim savaş çıkarır: Trend olur, her şeyi değiştiririm.
İşte bu yüzden bu yetenek asla terk etmeyecek beni.

Bence bu kısım çok güzel. Wow, fantastic baby! lik hatta. 😛 Tek hareketim savaş çıkarır, olay olur, magazinlere kapak olur, kargaşa çıkarır gibi farklı farklı çevirileri vardı, belirtmek istedim.
Trend olduğu kesinlikle doğru! O ne yaparsa kısa müddet içinde kopyaları çıkıyor ortaya. Benzer saç stilleri, müzikler, danslar ve kostümler. Pek çok model o kullandıktan sonra popüler oluyor farkında olan az olsa da.
Bambaşka tadı ve tarzıyla kendini bozmadan devam edecek ve eşsiz yeteneğiyle türünün tek örneği çalışmalar yapmaya devam edecek.

Geri çekil, şakası yok bu işin. Genç ve zengin, işte buyum ben.
Hızlıyım, ne olmuş yani? Dalga mı geçiyorsun benimle?
Ama ben dalga geçmiyorum seninle.

Alternatif bir çeviri -bunu şarkıyı çevirdikten sonra gördüm- diyor ki,

“Hiç adil değil”miş bu, ne yapabilirim ben?

Bir çeviride de benim yüzümden yaşayamıyormuş tarzı bir şey diyordu. Yani kendisi çok yetenekli, genç, zengin ve farklı olduğu için tüm popülariteyi elde ederek meslektaşlarını zor durumda bırakıyor, onlar da GD yüzünden para kazanamadıklarından, o bu kadar iyiyken işte tutunup yaşayamadıklarından yakınıyor. 😀 GD ile aynı kulvarda yarışmalarını adil bulmuyorlar, ne de olsa o bir müzikal dahi. 😛

Merhaba, merhaba~
Evvet, türümün tek örneğiyim ben!
Sinir bozucu züppenin tekiyim ben.

Bence burada biraz kinaye var. GD genelde anlaşıldığı gibi kendinden bahsetmiyor, nasıl görüldüğünden bahsediyor. Dışarıdan sinir bozucu, burnu yukarıda, züppe olarak görüldüğünden ve önyargıyla karşılandığını ifade ediyor bence, şarkının devamında da göreceksiniz.

Yeni hobileri, kaykay, tabii ki bol haçlı. Ve masada bir kül tablası ile… göremiyorum?!

Ama size o kül tablasının ne olduğunu göstereyim.

İkinci albümüm çıktı bile, boş bir evi soymam ben.

Boş bir evi soymam ben? Hö?! mü dediniz? 😀 Hemen anlatıyorum. Burada kastettiği ortada hiçbir ünlü, başarılı ve popüler şarkıcı yokken çıkış yapıp albüm çıkarıp da dinlenince “ben çok iyiyim” havalarına girenler. Yani bunlar boş evi soyuyor, meydanın boşluğundan faydalanıp isim yapmaya çalışıyorlar. Big Bang çıkış yapacağı zaman çoğu grup kendi çıkışlarını erteliyor korkusundan mesela. Kendisi ise hangi popüler grup/şarkıcıyla aynı zamanda çıkış yapacak olursa olsun bundan korkmadan sahneye çıkıyor, hiçbir riskten kaçınmıyor. Belki de risk olarak bile görmüyor.

Kadınları yatağa atar benim rap’im -evet, meşgul adamım ben.

İşte en çok konuşulan kısım! Kimilerinin uçuk bir teoremi var. Etude House’ın (kozmetik markası) son Barbie modeli Dara. GD de Dara’dan bahsediyor diyorlar, ben de öh!! diyorum. 😀

Açıkçası bu sahne hakkında ne yorumlar yapıldı fazla da takip edemedim ama aşağı yukarı tahmin ediyorum. Ben bir şey demeyeceğim. Herhangi bir ima olduğunu düşünenler beni de aydınlatsın lütfen. Ben Barbie’yi sadece espri olarak görüyorum şahsen, Knock Out’ta TOP’ın kız arkadaşı gibi, bkz.

İşimle paraya çiçek açtırır, asla dinlenmem,
Şarkılarımla herkesi ağlatırım ben.

Asla dinlenmeden çalıştığı bir gerçek, hele şarkılarıyla herkesi ağlattığı tescilli bir gerçek. 😛

Paraya çiçek açtırma mevzusu ise malum, klip çekilirken paradan çiçek yapıp fotoğrafını twitter hesabında paylaşmıştı.
Bkz.

Ben uuu! desem de çılgın Koreliler bunu da olay yapıp -her hareketi savaş çıkarıyordu değil mi- paranın üstünde milli semboller olduğunu, böyle katlanıp kırıştırılamayacağını, bunun bir hakaret olduğunu vs. söyleyip ortalığı ayağa kaldırmıştı. Bunun üzerine YG paranın sahte olduğu açıklamasını yaptı ortalığı sakinleştirmek için. Hiç açıklama yapmamalıydı bana kalırsa. Milliyetçiliğin böylesi, gerçekten ilginç. 🙂

Bir ufaklık ortaya çıkar, sahneyi sallar
Hoşlanmazlar ondan, ama onu görmekten de kaçamazlar
Benden uzaklaşmak için gözlerini çevirir, fakat nereye giderse gitsin müziği oradadır.
Fotoğraflarım her yerde, ama o çocuk delice davrandığında bile,
Asla albümleri yetmez herkese satmaya.

GD’nin minicik bir çocukken bu sektöre girdiğini ve Taeyang ile YG’de trainee olduğunu biliyoruz, dolayısıyla daha çocukken başladı şarkı söyleyip kliplerde yer almaya. Küçük yaşında böylesine yetenekli ve başarılı olmasının pek çok kişinin hoşuna gitmediğini ama ondan da kaçamadıklarını söylerken aklıma yine benzer bir konudan bahsettiği bu  enfes şarkı geliyor.

Big Bang albümlerinin de anında tükendiği ve GD’nin çılgın olduğu söylense bile satışlarının sürekli arttığı da bir gerçek.

Bu bölüm için farklı bir İngilizce kaynakta alternatif bir çeviri var, griler de 3. kaynaktaki farklılıklar.

Bir ufaklık var, sahnede uçuyor. Hoşlanmıyorum ondan, gözlerimi yoruyor.
Fakat başımı nereye çevirirsem çevireyim müziği her yerde.
(veya,
Diğerleri başını benim yüzümden öteye çevirmek istediklerinde bile
yüzleri hep aynı yerde: çünkü benim yüzüm her yerde.)
İstersen deli de bana, fakat her kopyam (basılan her albümüm) satıldı. Bir tane bile kalmadı, istesen de satamam sana!
Benim yüzümden deliriyor musun yoksa?
Bir de benim yüzümden yaşayamadığını mı söyler?

Hemen hemen aynı şeyi anlatıyor yani.

Bu arada, o uzun şapkayı çok beğendim! Haha.

Peki neden biricik ejderhamız yumruk yiyor?

Boks sahnesi GD’nin antilerini temsil ediyor. Kimin vurduğu belli değil gördüğünüz gibi. GD’nin her hamlesinde ona bir yumruk daha atmak için can atıyorlar, ne yaptığına bakmaksızın.

O kısımda “Bu hiç adil değil, ne yapabilirim ben?” diyerek kinaye değil de yaptığı işlere bakılmaksızın antilerin yersiz eleştirilerinin adil olmadığını söylediği gibi bir önerme var ama doğru mu bilemeyeceğim.

La la la, “küfretmeyin bana! Ah lütfen, sevgi dolu gözlerle bakın bana.”
La la la, “lütfen kabul edin beni, lütfen sevin beni, tatlı görün beni!”

İşte geldik can alıcı kısma! Şimdi burayı dikkatle izlemenizi istiyorum.

Kore’de renkli gözlüklerle bakmak sanırım bizdeki at gözlükleriyle bakmak gibi, bir Koreli çevirmenin notundan öğrendim bunu. Ama tam olarak at gözlüğü değil.

Renkli camlı gözlükleri kinciler, GD’den nefret edenler takıyor. Ön yargıyla ve basmakalıp düşüncelerle, sırf nefret etmek için bakmak manasına geliyor. Kinciler bu gözlükleri taktığında GD’yi kan içen, yanında brokoli ve domatesle kalp yiyen lanet herifin teki ( 😛 ) olarak görüyorlar. Masa darmadağın, dikkat edilesi detaylar var, GD de kötü adam. Duvarlar kan içinde. Yoksa bir vampir mi? 😛 Derken… ta da!! Gözlükler çıktı.  Ve karşınızda, uslu, beyefendi çocuk!

Çok hoş bir masa, özenle taranmış saçlar, beyefendi bir oturuş, sakin sakin bifteğini yiyor.

Bakış açısı. Sen ne kadar iyi olursan ol, kinciler daima nefret edecek ve yumruk atmaya bahane arayacak.
Antilere ve kincilere “ön yargılarını bırak ve beni olduğum gibi izle.” diyor yani.

Umursamaz görünse de hassas bir sanatçı olduğunu göstermiş bence GD bu şarkıyla.

Bir yabancının yorumunu okudum. Biftek ve domatesin imge olduğunu söylüyordu. Aslında bu sahne dahice, bizim kültürümüzle uyuşmadığı için detayları fark edemiyoruz. GD’nin bir biftek gibi sert ve kesmesi zor gibi -kinciler ve antiler tarafından aşağılanmayı umursamıyor gibi- görünmesine rağmen aslında bir domates kadar hassas ve yumuşak kalpli olduğunu ifade ettiğini söylüyordu bu kız.

Başka bir yabancı ise yorumunda  GD’nin daima G-Dragon olarak görülmekten yakındığını söylüyordu. Kwon Ji Yong’un kim olduğunu umursayan yok, fanlara göre o ya bir yıldız, ya bir seks makinesi ya da bir robot olarak görüyor. Kimsenin duygularını umursadığı yok. Herkes onun böbürlendiğini, kibirli olduğunu asıl manayı fark etmeden söylüyor. Bu şarkıyı G-Dragon karakterinin dışarıdan ve fanlar tarafından nasıl görüldüğünü anlatmak için yazdı. Ee, durum buyken niye kendiyle gurur duymasın? O genç, yetenekli ve zengin. Peki niye? Çünkü ne istediğini biliyor, hiç dinlenmeden çalışıyor, yetenekli ve hayattan bir beklentisi var, gitmeden önce dünyada kalıcı bir iz bırakmak istiyor. Ve kesinlikle bunu yapacak. Çünkü yapabilir. Çünkü o tutkulu, çabalamaktan asla vazgeçmiyor. Çünkü çizgiyi aşabiliyor ve bir sanatçı olarak daima gelişim gösteriyor. Çünkü olmak istediği gibi olmak onu korkutmuyor insanlar onu eleştirse bile…
diyordu.

Ve bence la la la kısmıyla diğer ünlüleri taklit ediyor. Sizi gidi aegyo’cular sizi! 😛

10 sweat’in arkasına dev ejderha figürünün nasıl çizildiğine bakın:

Gelelim tenis sahnesine!!! Süper! 🙂 Hemen kliplerimizde dakika 2:48 ‘i açıyoruz.

Cam fanuslarda GD’nin 2009’da çıkardığı ilk solo albüm olan Heartbreaker’ın tanıtımlarında, kliplerinde, performanslarında giydiği kostümler var ve GD Chanel marka tenis topuyla ( 😀 ) hepsini paramparça ediyor! Niye?

Beni takip et, beni takip et, sadece, sadece beni takip et!
Beni takip et, beni takip et, sadece, sadece beni takip et!

“2009’daki GD gitti, onu bir kenara bırakın! İşte yeni tarzım, yeni müziğimle ben!”  diyor bir nevi. Beni eski hâlimle kıyaslamayın diyerek sürekli gelişim gösterdiğinin altını çiziyor. Bambaşka bir tarz bu ve ne saçını ne müziğini Heartbreaker’la kıyaslayacağız. Çünkü o daima yepyeni GD!

Bu arada, çok güzel tasarımlar hepsi de.

Derken… sürpriz! Karşımızda Taeyang! Çok sevindim karşıma çıktığında, hele o dansı çok komik, çok sevimliydi. Bu ikiliyi seviyorum! Fi tarihinden beri kader arkadaşları. 😛 Taeyang’ın saçı… ah. Yıllardır mohawk’ten bıkmadın mı dedik, dedik bak ne oldu. 😀 O kadar da kötü değil sanki, ha?

İşte müzik, işte klip! Ben çok beğendim bu çalışmayı. GD’nin saçlarını zaman zaman çok beğensem zaman zaman aşırı sarı bulsam da kısa zamanda alışacak ve seveceğim sanırım.

Teaser’dan sonra klip tam beklediğim gibi çıktı, beni şaşırtmadı ama yine de enfesti.  Ve klip & şarkı hakkında Koreli & uluslararası şarkıcılardan harika yorumlar gelmeye devam ediyor…

Zihnim dağınık ve biraz da moralim bozuk olduğu için zor ikna ettim kendimi yazmaya, zor toparladım düşüncelerimi. Eksiklerim, yanlışlarım, unuttuklarım, fazlalarım, saçma sapan cümlelerim olabilir. Af buyurun 🙂 Ve lütfen yorum bırakın, düşüncelerimizi paylaşalım. Bir sürü yabancı yorumu okudum ama hiç Türk VIP yorumu okumadım adamakıllı.

Ve bunların hepsi kişisel yorumlardır, hiçbiri YG tarafından kesin olarak belirtilmiş imgeler değildir, hatırlatayım. 🙂

Şimdi…

– Yuki sundu.

*sonradan gelen not: “Yessir/yezzir” ile “Yes, sir.” tam olarak aynı şey değil. Yessir dediği argoda -yine kendi dilinde örnek verecek olursak- oh yeah, hell yeah, fuck yes, no doubt gibi. Türkçede tam karşılığı yok, ya da benim aklıma gelmiyor. “Evet efendim” gibi çevirmememin sebebi bu.

Hâlâ Hayattayız! Still Alive – Türkçe Çevirisi ve Yorumu

Standard

BIGBANG, bir 29 Şubat harikası olarak ALIVE mini albümünü yayımlandığında olumlu, olumsuz eleştiri yapan herkesin buluştuğu bir nokta olmuştu: Intro parçası 47 saniye için fazla muhteşemdi. Günlerce, başa sara sara dinledik bu 47 saniyeyi ve iç çeke çeke uzun bir şarkı olmasını diledik. I’m still alive diyerek güçlüklerden sıyrıldık, aja aja fighting‘leri bile unuttuk. Acıtsa da öldürmez demedik, beni öldürmeyen güçlendirir demedik, hatta yıkılmadımm ayaktayımm bile demedik, yine I’m still alive dedik. Ve biz bu özel albümle birlikte gelen mis gibi 3 dakika 18 saniyelik şarkıyı hak ettik. 😀

YG, albümden önce parça listesini verdiğinde müjdeyi almıştık ama önceden haberimizin olması, Still Alive: Special Edition albümlerimizi indirdiğimizde delice bir sevince boğulmamıza engel olmadı, olamazdı. Öyle ki VIP döngüsü başa sardı ve günlerce aynı şarkıyı zevkle, ağzımızın suyu aka aka dinledik. Hatta kimilerimiz Still Alive ve Monster‘ın büyüsüne kapılarak Bingul Bingul gibi bir şahaneyi geç keşfetti. Bazılarımız da Bingul Bingul gibi bir şahane yüzünden Still Alive görkeminden uzak kaldı.  Ancak tez vakitte hepimiz iliklerimize kadar hissettik ki, bu albüm baştan aşağı mükemmeldi. Her şarkı listeleri kasıp kavurdu. Mini albüm yazısında belirttiğim gibi, bu albümü böyle çok sevmemin en büyük nedeni Big Bang’in her bir üyesinin bambaşka yeteneklerini ortaya ve zirveye çıkarması. GD başta olmak üzere bu çocukları nasıl övsem bilemiyorum. Dolayısıyla bu kısmı şimdilik atlıyorum.

Bir akşam twitter’da sizomizo Still Alive’ı çevirmemi isteyene dek böyle bir planım yoktu. Zira genelde klibi olan şarkıları çeviriyorum. Ancak bu istek o kadar mantıklıydı ki, istek beklediğim için ayıpladım kendimi. 😛 Şarkı kadar sözleri de güzel çünkü. sizomizo’nun tweet’ini okuduğum an başladım çeviriye, hatta bitirdim de. Ancak berrak olmayan birkaç kısma tekrar bakmak üzere ertesi güne bıraktım. Tabii ki unuttum. Aradan belki bir hafta geçmiştir, emin değilim.

İşte böyle. Söylemeliyim ki, çeviri yaparken 3-4 ayrı kaynak kullandım ve neredeyse deliriyordum. Bu İngilizce çevirilerde kimi kısımlar birbirinden o kadar farklı ki! Acaba gerçekten sözlerde ne geçiyor diye düşündüğüm çok oldu. Sırf bunun için Korece öğreneceğim bu gidişle.  Genel olarak bir çeviri kullansam da diğer çevirilerden de kelimeler kattım cümlelerime. Ayrıca devasa farklılıklar olan kısımları yıldız*la işaretledim aşağıda açıklamak üzere. Hatta ben buna konserlerden kesip birleştirerek bir de klip yapayım diyerek gaza geldim ve saatlerce uğraştıktan sonra programların yaptığı gıcıklıklar ve hafiften baş dönmeleri nedeniyle vazgeçtim. Bari hiç el atmasaydın kızım. Ciddi ciddi saatlerim gitti. 😀

Klip hazırlamak yerine sözlere uyacağını düşündüğüm bir konseptle fotoğraf slaytı yaparak Türkçe alt yazılı klip ( 😛 ) hazırladım sizlere. Bunda da Dailymotion ve Youtube’un kazığına uğramam sebebiyle izlesene’ye yüklemem gerekti, ancak Türk sitesine sığınırsam YG’nin gazabından kurtulurum dedim. 😛 Sürekli kopan bir internet bağlantısı ve bilimum video sitelerinin gıcıklıkları yüzünden dün tüm günümü de videoyu yüklemeye harcadıktan sonra gururla diyorum ki… Buyurunuz. 😀 Tıkla ve izle! 😛

STILL ALIVE

Hâlâ Hayattayım!

Hâlâ hayattayım, hâlâ hayattayım, hâlâ hayattayım
Ölüyor gibi görünsem de ölmem ben
Dünyanın gözlerinden saklanmam ben

Sonsuz bir düşüş yaşasam da hayattayım
Kaybedecek bir şeyim yok artık
Geçmişimden sıyrıldım, arkamda bıraktım
Dibe batan benliğim şu an öyle güzel ki
Kendimi gökyüzüne atıyorum- ve özgürüm
Hayattayım. Şu durumda bile, hâlâ hayattayım.

Beni seven kız çok perişan görünüyor
İz bırakmadan kayboluyor, insanlardan korkuyor
Fazlaca özlem ve fazlaca neşe, ve duygusal hengâme
Ölümü düşünerek geçirdiğim acı dolu bir gece
Gençliğimden geriye tek kalan fotoğraflar,
başkaları için süs malzemesinden ibaret olan gençliğimden
Gücünü ruhlardan alır hislerim
Senin hayatında görmediğin geleceği gördüm ben
Hayatımın ezgisini ben yönetiyorum
Ve zirveye doğru tırmanan ateşin tadını çıkarıyorum*
Benim için -hâlâ- çıldıran kızlar, akıllı olanlar
Aşağılık kompleksin mi?
Sebebi: Anlayamayacağından da öteyim ben**

Herkes gitse bile
Herkes bana sırtını çevirse bile
Sempati duyuyorsun bana, acınası yanıma
Dünya üzerinde barınamayacağımı söyledi bana
Ama şimdi gülen kişi, o zaman ağlayan ben

Sonsuz bir düşüş yaşasam da hayattayım
Kaybedecek bir şeyim yok artık
Geçmişimden sıyrıldım, arkamda bıraktım
Dibe batan benliğim şu an öyle güzel ki
Kendimi gökyüzüne atıyorum- ve özgürüm
Hayattayım. Şu durumda bile, hâlâ hayattayım.

Hâlâ hayattayım, hâlâ hayattayım, hâlâ hayattayım
Yaşıyorum, ben yaşıyorum o güzel hayatı
Hâlâ hayattayım, hâlâ hayattayım, hâlâ hayattayım
Yaşıyoruz, biz yaşıyoruz o güzel hayatı

İç çekişlerle karışmış haykırışlar alıyor,
sessizce yok olan çığlıkların yerini
Bu hassasiyet döneminde iç gözlemim övülesi
Müşfik olanından daha korkutucu habis bir yayın***
Millet, artık uyanma vakti
Kimse varamaz bir sonuca, hesapsızca****
Ölüyor gibi görünsem de ölmem ben
Başkalarının gözlerinden saklanmam ben
Beni gösteren parmaklar yalnızca yüceliğimi kanıtlar
Hayal kırıklıkları ve beklentiler, işte sebepler ve kökenler
Şeytanca dedikodular ağızlarından düşmez
Fakat beni bekleyen tek şey gün ışığıyla dolu bir mezar

Herkes gitse bile
Herkes bana sırtını çevirse bile
Sempati duyuyorsun bana, acınası yanıma
Dünya, üzerinde barınamayacağımı söyledi bana
Ama şimdi gülen kişi, o zaman ağlayan ben

Sonsuz bir düşüş yaşasam da hayattayım
Kaybedecek bir şeyim yok artık
Geçmişimden sıyrıldım, arkamda bıraktım
Dibe batan benliğim şu an öyle güzel ki
Kendimi gökyüzüne atıyorum- ve özgürüm
Hayattayım. Şu durumda bile, hâlâ hayattayım.

Hâlâ hayattayım, hâlâ hayattayım, hâlâ hayattayım
Yaşıyorum, ben yaşıyorum o güzel hayatı
Hâlâ hayattayım, hâlâ hayattayım, hâlâ hayattayım
Yaşıyoruz, biz yaşıyoruz o güzel hayatı

Çeviri: Yukinohana
Söz: G-Dragon, Teddy, T.O.P
Müzik: Dee.P, G-Dragon, Teddy

♦♦♦♦♦

Şair, yukarıdaki dörtlükte ne anlatmak istemiştir? ( *pörtlekgözler*)
Mezun oldunuz diye malum uyuz sorudan kurtulacağınızı mı sandınız? 😛

Bakalım farklı İngilizce çeviriler belirttiğim dizeler için neler demiş. Alttaki yorumlar tamamen şahsi görüşümdür, GD’nin kastettikleriyle alakası var mıdır yok mudur bilemem. Hele ki o İngilizce çevirilerin farklılıklarından sonra hiç sorumluluk kabul etmem. *yinepörtlekgözler*

*Ve zirveye doğru tırmanan ateşin tadını çıkarıyorum
Başta bu zirve ve ateşten kastın müziğin ve şöhretin doruğu olarak algılasam da cinsel bir gönderme olma ihtimali de var, bilemiyorum o sözcüğü ne manada kullandı 😀  “climax” kelimesi yerine kullanabileceği çok fazla İngilizce kelime var çünkü “zirve” demek isteyene. Bu sözcüğün cinsel bir manası var, şarkıyla bağlantısını uzun uzun açıklardım ama blogum sapık aramalara kurban gitsin istemiyorum. 😀 Bu yüzden sözlükten bu sözcüğün bahsettiğim anlamını bulup kendiniz yorumlamanızı rica ediyorum. 😛

** Aşağılık kompleksin mi?
Sebebi: Anlayamayacağından da öteyim
ben

Diğer kaynaklarda bu kısım şöyle çevrilmiş:

1) Suçluluk psikolojisi… yüzünden okunuyor.
2) Vicdan azabıyla yanıyorsun.
3) Çünkü kızlarla oynayarak/çapkınlık yaparak kendimi cezalandırıyorum.
Gördüğünüz gibi, fark korku verici. 😀

***Bu hassasiyet döneminde iç gözlemim övülesi
Müşfik olanından daha korkutucu habis bir yayın
Bu kısma baktığımızda GD, böylesine hassas bir dönemde (kendi uyuşturucu olayını ve Daesung’un trafik kazasını kastediyor bence) yanlış bir tepki vermeyerek iç gözlem yaptığını, öncelikle kendini dinleyerek düzgün bir profil çizdiğini ve yansımasının takdir edilesi olduğunu söylüyor. Sanırım ikinci dizede de genel bir kanıdan alıntı yapıyor, insanların her şeyi görünüşüne göre değerlendirmesinden, hiç tenkitte bulunmadan her şeye gördüğü biçimde inanmasından yakınıyor. “Dışarıdan kötü görünen ya da kötü niyetli olduğu söylenen bir yayının kötü olduğunu söylerler ama kendini iyi göstereni hiç sorgulamazlar, ardındaki kötülüğü fark etmezler.”  gibi. Diğer kaynaklarda bu kısım için ne dediğine bakalım,

1) Bu hassasiyet döneminde, özürlerim ve pişmanlıklarım güya bir şeytanın yayınıymış,
taparcasına sevdirerek (idolleştirerek ) kitlelerin beynini yıkamaktan daha korkutucu olan.
Burada anlam öyle derin ki saatlerce konuşulabilir üzerinde. K-pop piyasasının son zamanlarda nasıl bir patlama yaptığını biliyoruz, özellikle gençler arasında. Ve oppa, oppa diye çığıran, tüm gün oppasıyla yatıp kalkan ve dünyasına başka hiçbir şey kabul etmeyen kızların ne kadar çok olduğunu da yakınen görüyoruz. Şarkıcıları ilahlaştıran, gençlere kusursuz kahramanlarmış gibi göstererek hiçbir eleştiri kabul etmeyen, gerekirse taptığı idol uğruna ölebilecek hayranlar, hayır, takıntılı kişilikler yetiştiren endüstriye değiniyor. “İdol grup” kavramı öyle bir hâle geldi ki geleceğin umudu, kurucusu olan bir nesli dünyadan, ülkenin siyasi, ekonomik, kültürel ve uluslararası durumundan öylesine soyutladı ki gençlerin adeta beyni yıkandı. Kendisi de idol gösterildiği hâlde bunu söyleyebilmesi, “biz insanız, müzik için varız, tapılacak idoller değiliz” mesajı vermesini şahsen takdir edilesi buluyorum. Kimileri “Big Bang’in hayranlarına hakaret ettiği” sonucunu çıkarıyor buradan, ama öyle değil işte. Hayranlarına hakaret etmek değil bu, onların iyiliğini istemek. Ki burada kendi hayranlarını kastettiğini düşünmüyorum. Çünkü piyasaya baktığımızda fan service olayını abartmayan sayılı gruplardan Big Bang. Bu sebeple fanları arasındaki psikopat sayısı en az olan gruplardan. Her grubun başına “çılgın fan” belaları dolanıyor ama en az Big Bang’e oluyor. Az sevildiği için mi? Kesinlikle hayır. Müziklerini ön planda tuttukları için.Ya da onlara da çok oluyor ama iyi örtbas ediliyor, bilemeyeceğim. 😀 Evet, 7/24 taksiyle takip eden, evinin duvarına sapık mesajlar yazan, regl kanıyla mektup yazan, kanlı iç çamaşırı gönderen psikopatlardan bahsediyorum. Big Bang’de yok demiyorum. Oranının diğer gruplara göre az olduğunu söylüyorum.

Ne diyordum? 😀 Biliyorsunuz, GD’nin aylar önce az miktarda esrar aldığı ortaya çıkmıştı ve büyük bir skandal olmuştu. Durum öyle bir abartılmıştı ki çocuğu uyuşturucu satıcısı konumuna düşürmüşlerdi, Kore’nin Deniz Seki’si yapıyorlardı az kalsın. 😀 Bu skandaldan sonra bilerek almadığını, pişman olduğunu söylemiş ve özür dilemişti. Medyada bunu ciddiye almayan ve kötü haber yapmaya devam edenler olmuştu. Hatta hatırlarsanız Big Bang’in dönmemesi gerektiğini, hatalarının büyük olduğunu ve affedilemeyeceğini, affedilmediğini söyleyen bir program yapılmıştı. GD, buna cevabını bu dizelerle veriyor işte. Melek yüzüyle yapılan idolleştirmenin ne kadar tehlikeli olduğunun farkında değiller ama benim içten özürlerimi ve pişmanlıklarımı öyle kötü gösteriyorlar ki sanki bu tapındırmanın da ötesinde bir suçmuş gibi. İyi görünen bir yayın kötüyken benim kötü gösterilen özürlerim ve duygularım aslında temiz. İşte bu yüzden, önceki çeviriyi de açıkladım, bu çeviriyle bu bakımdan uyuşuyor çünkü. Yani aslında iki çeviri birbirini tamamlıyor. Öteki çeviride bu hassas dönemde iç gözlem yaparak pişman olduğunu ama yine de şeytan gibi gösterildiğini anlatıyor ve iyi görünümlü yayınlara dikkat etmemiz için uyarıyor bizi bir nevi.

**** Millet, artık uyanma vakti
Kimse varamaz bir sonuca, hesapsızca
Burada kendisine yakıştırılan tüm kötülüklere rağmen hâlâ hayatta olmasının bir tesadüf eseri olmadığını söylüyor. O dönem Big Bang’in kariyerinin sona erdiğine dair çok şey yazıldı çizildi. K-pop piyasasında 5. yıl uğursuzluğu vardır. Genelde 5. yılını deviren grupların yıldızı söner. Big Bang’in sonunun da bu olacağı söylendi. Ancak Big Bang hepsini atlatarak öyle bir geri dönüş yaptı ki, yaptığı müzik ve sunduğu performansla şöhretini ikiye katlayarak dünya çapında ödüller kazandı ve dünya turnesine bile başladı. Tüm bunlar tesadüf eseri değil. Big Bang’in başarısı birdenbire gelişmiş bir şey değil. Hepsi titiz ve temiz bir çalışmanın ürünü. GD, bir röportajında da söylemişti bunu. Her projede tüm olasılıkları hesaplayarak en iyi sonuca ulaşacak şekilde titiz çalıştıklarını ifade etmişti. İkinci dizede bahsettiği bu. Birinci dizeyi de önceki dizelerle bağdaştırıyorum.

Bu kısım da çok farklı şekillerde çevrilmiş.

1) Gözünü dört aç, uyan
Daima doğrucu olma

Kirli oyunlar ve hesaplara, üzerine atılan iftiralara karşı daima tetikte olman gerektiğini dürüst olmayanlara karşı dürüstlüğün, doğruculuğun işe yaramayacağını söylüyor. Dürüstlüğünle vurulabileceğin, daima doğru durmanın kötü niyetli insanlara malzeme vereceği için tetikte ol diyor. 😀

2) Yanlış düşüncelere kapılma/her şeyi üstüne alma

Bu çeviride de sıradaki dizelere hazırlık yaptığını düşünüyorum. “Ölüyor gibi görünebilirim ama  bu seni yanıltmasın, ölmem ben.” gibi.

♦♦♦♦♦

İncelediğim farklı İngilizce çevirilerdeki durumlar böyle. Hepsini iletmek istedim. 😀 Videoya hepsini yazmam mümkün olmadığı için sadece birkaç yerde üst kısma ekledim. Umarım izleyenlerde soru işaretleri uyandırmaz. 🙂

Alive albümünün konseptinin neye dayandığını biliyoruz, yukarıda da tekrar etmiştim zaten. Bu bağlamda Still Alive sözleriyle de, müziğiyle de tadından yenmiyor. Her dizesi hakkında uzun uzun yazmak istiyorum ama “mal mıyız, biz anlamıyor muyuz” diyeceksiniz diye korkuyorum. 😀

Ama bence bilhassa şu kısımlar çok ilham verici.

Gençliğimden geriye tek kalan fotoğraflar,
başkaları için süs malzemesinden ibaret olan gençliğimden

*

Benim için -hâlâ- çıldıran kızlar, akıllı olanlar

*
Aşağılık kompleksin mi?
Sebebi: Anlayamayacağından da öteyim ben

*

Hayal kırıklıkları ve beklentiler, işte sebepler ve kökenler
Şeytanca dedikodular ağızlarından düşmez
Fakat beni bekleyen tek şey gün ışığıyla dolu bir mezar

Nakaratlar başlı başına ilham kaynağı zaten.

GD’nin yeteneğine tekrar tekrar aşık olmamak ne mümkün? 😛

♦♦♦♦♦

Alive mini albümüne eklenen yeni şarkılarla  tam bir albüm yapılıp adına Still Alive: Special Edition dendiğinde ve Monster klibi yayınlandığında bu konuda çooook yazmak ve konuşmak istemiştim ama o günlerde çok fazla koşturmam oldu ve bir türlü söylemek istediklerimi toparlayamadım. Klip çıktığı gün çevirisini yapmıştım ama buraya eklemediğime göre, yazıyı Monster klibiyle kapatayım. 🙂

BIGBANG – Monster MV @ DAILYMOTION

Yüksek kaliteli izlemek için,

MONSTER @İZLESENE

İsteyene youtube’un yasakladığı videoyu da vereyim, belki şansımıza YG papa affeder bir gün. 🙂

♦♦♦♦♦

Bloklandığı için Youtube kanalımda izleyemediğiniz klipleri

( Tonight, Monster, Let Me Hear Your Voice, Still Alive vs)

izlesene hesabımda ve/veya dailymotion kanalımda bulabilirsiniz.

Yuki sundu.  😀
 

K-Pop Kliplerini Kategorize Etmece -Mim-

Standard

Görsel kaynağı

Oturup bir kolaj tasarlamak için fazla üşengeç olduğumdan, ya da kısıtlı olan zamanımı harcamaktan korktuğumdan ama dönüp dolaşıp o zamanı yine çarçur ettiğimden olsa gerek, başkasının hazırladığı bir misafir bu yazıma. 🙂 Bana kalsa oraya kocaman kocaman

“East West BIG BANG is the BEST”

yazardım ama, neyse. 😀

Geçtiğimiz hafta, sevgili Lollidrella‘nın pasladığı bu mim ile şu birkaç yazılık blog hayatımda ilk mimimi almış oldum. Ama hoca zor yerden sordu. Sular kesikti hocam, çalışamadım! Daha doğrusu… adil kullanım kotam doldu hocam, youtube’dan 3 dakikalık klip bile dolduramıyorum! Bu yüzden daha önce izlediğim klipleri hatırlama yoluna gidemeden, aklıma ilk gelenleri yazacağım. Zaten bu tarz sorular soruldu mu cevap veremeyenlerdenim. -en sevdiğin film ne, derseniz mesela, seçemem bir türlü- Bakalım ortaya ne gibi bir şey çıkacak. Mim işi nasıl işler tam bilemediğimden de, birkaç blogdaki kategorileri birleştirdim ve kendimden bir şeyler ekledim. Var olan kategorileri mi kullanmalıyım, kendim mi oluşturmalıyım? Affedin beni, acemiliğime verin 🙂

Yalnız, yazı Big Bang ağırlıklı olabilir, olacaktır, önceden uyarmayı boynumun borcu bilirim. ^^”

Uyaracağım tek bir şey mi var peki?

Hayır! İnanın bize,  yalnızca müzikleri için seviyoruz onları! Haha ^^

Yazının devamı için…

Read the rest of this entry

Hediye Paketinden Çıkan T.O.P

Standard

Bu video ta Kore’den elime geçtiğimiz perşembe günü ulaştı, ondan önceki perşembe günü için hazırlanmıştı! 🙂 T.O.P bebeği o günün önemli olayını, yani Yuki’sinin doğum gününü unuttuğu için böyle bir şirinlik düşünmüş. Sonuç mu? Ölüm tehlikesini atlatarak gönlümü almayı başardı. 😀 Hem romantik, hem karizmatik, hem kıvrak zekalı, görüyor musunuz ( eniştenizi diyormuşum 😛 ) a dostlar? Yerim ben onu. 😛 Sırf o değil, tüm Big Bang üyeleri bu unutkanlık yüzünden çok üzülmüş ve el birliği yapıp gönlümü almaya karar vermişler. E ne yapsın çocuklar, o kadar yoğun programla! Hep bu YG yüzünden. 🙂 Hepsini de affettim, zaten uzun süre kırgın kalmam da mümkün değildi. 🙂

Evet, kurgu kısmını daha fazla uzatmadan olayın aslına geliyorum. 😀

Yeppudaa adlı forum kuruldu kurulalı aktif denebilecek bir üyesi olan Yuki’nin Mart’ın 29’unda akıllara gelmeyen bir etkinlik dolayısı ile kırgınlığı vardı hafiften: doğum günü. Tabii ki kendini tutamayıp söyleniverdi ve iki gün sonra karşısında sürpriz bir konu buldu. Eh, belki bir parça cebren ve hileyle olmuş olabilir ama geçen yıllarda hiç atlanmayan bu önemli olay (!) bu yıl atlansa Yuki -veya gururu- çok kırılacaktı. 😛
Konu o kadar güzel hazırlanmıştı ve üzerinde öyle uğraşılmıştı ki, bu çalışmayı her ortamda paylaşasım ve hatta sahibine çelenk gönderesim geldi. T_T Bayıldım, eridim, bittim bu konuyu görünce, “çok tatlı len!” moduna girdim direkt. 😀 Tekrar tekrar çok teşekkür ederim Zeyracım. ^^

Doğrudan link vererek paylaşmayı tercih ederdim ancak Yeppudaa üyeliği olmayanların da görebileceği bir şekilde paylaşmak istedim. Yo, hava atmak, “siz de kutlamadınız doğum günümü!” triplerine veya “bakın, T.O.P benimdir benim kalacak!” olaylarına girmek için değil. Gifler çok güzeldi, siz de faydalanın istedim o yüzden(!) 😀 Bir bakıma da konunun sahibi ZӘЧ-Я∂‘cığıma buradan da teşekkür etmek istedim. Azıcık ego tatmini  ve belki sosyal içerikli mesajlar da karışmış olabilir işin içine, bilemeyeceğim. 😀

Konuyu ve tüm yazılanları görünce muhtemelen içinde bulunduğum mod:

* dostum, bu haaaağika! *

Yazının devamı için:

Read the rest of this entry

Kore’ye Koresever gönderiyoruz: Haydi Lee Kore’ye!!

Standard

Bakınız sevinçten ilkokul moduna geçtim bile. 😛 Koş Lee koş, Lee Kore’ye koş!! 😛

Yıllardır Kore’den K-Pop grubu getirmeye çalışıyoruz! Bir şey olduğu var mı? Tek elde edebildiğimiz Jaejoong’u görmek oldu iki saatliğine, o da Cumhurbaşkanı hatırına geldi zaten.

Bu yüzden diyorum ki, Kore bize gelmiyorsa biz Kore’ye gideriz! Eh, okulumuz, işimiz var, imkanımız yok, nasıl gideceğiz?

Nasıl mı? Fiziksel olarak orada olmasak da, orada olmuş kadar  olacağımız bir yol biliyorum: Bizi iyi temsil edecek, gezdiği, gördüğü yerleri tüm detay ve fotoğraflarıyla anlatabilecek birini göndermek! Ve şu an tam böyle bir adayımız var, tek ihtiyaç duyduğu Koreseverlerin desteği! Aynı zamanda, ne kadar çok olduğumuzu ve gücümüzü göstermenin bir yoludur bence Lee’yi göndermek 🙂

Read the rest of this entry

Big Bang is ALIVE! Bad Boy Türkçe Altyazılı Klibi ve Nicesi

Standard

Bir yıldır haberini almayı umduğumuz, bir aydır da çıkmasına gün saydığımız albüm, yayımlanmasından önceki iki hafta boyunca her gün verdiği ipuçlarıyla merak duygumuzu kamçıladıktan sonra nihayet, bugün yayımlandı. Dünya çapındaki VIP’ler sayesinde biz de saat Kore’de 00.00, burada 17.00 olur olmaz albümden parçalar dinlemeye başlayabildik. 6 saat olmuş ona kavuşalı. Ancak, çıktığından beri sürekli bir şeylerle uğraştığımdan olsa gerek, zamanın nasıl geçtiğini fark etmedim. Burada kendime kızmalar, söylenmeler, yapmam gereken daha önemli işleri hatırlatmalar devreye giriyor ki tüm bu fırtınalar iç dünyamda kopsa daha iyi olacak sanırım.

Yazımı okumadan önce albümü dinleyin lütfen. Olumlu veya olumsuz fikirlerimle kimseyi önceden etkilemek istemem, şarkıları duyduğunuzda zihninizde sıfırdan kendi fikriniz oluşsun isterim, benim beğenmediğim bir şeyi belki de siz çok seveceksiniz. Bu yüzden, albümü DİNLEMEK İÇİN buraya tıklayın lütfen.

Teaser sorunsalı

Teaser’lar görüntü olarak çok hoşuma gitse de her bir teaser ile daha derin umutsuzluğa gömüldüm. 30 saniyelik kesitlerden hiçbiri beni kendine aşık edememişti, iddialı değildi. “Blue teaser’ı da aynı etkiyi yapmıştı” diyerek kendimi teselli ettim, zira Blue’ya gerçekten de aşık olmuş, günlerce aralıksız dinlemiştim.  Ama bu sefer bu derece büyük bir farklılık oluşmadı beğeni derecemde. Yeni albümdeki şarkılar yeterince iddialı değil bence. Yani Big Bang’in bizi alıştırdığı süperlik derecesi bu değildi. Ama bu beğenmediğim veya kötü olduğu manasına gelmiyor. Sevdiğim bir albüm oldu, içime sindi. Ancak daha bomba etkisi yapacak bir albüm bekliyordum. Tabii en başta. Teaser’larla birlikte kendimi daha sade bir albüme hazırlamıştım ve tamamen beklediğimi, hatta beklediğimden fazlasını aldım. Bu yüzden kesinlikle hayal kırıklığına uğramadım.

Tekrar belirtiyorum, albümün kötü olduğunu düşünmüyorum. Güzel, dinlendirici ve hatta eğlendirici buluyorum. Aslında bu albümün en sevdiğim yanı, Big Bang’in ne kadar büyüdüğünü ve kendini ne kadar geliştirdiğini fark ettirmesi bizlere. TOP’ın yalnızca rap yapmayı bir kenara bırakıp vokalini kullanması, Taeyang’ın sesini daha tempolu hatta rap denebilecek kısımlarda duymamız, Daesung’un sesini tek bir renkte değil farklı tonlar ve stillerde duymamız, Seungri’nin vokalini çok geliştirmesi ve şarkıları daha fazla doldurması… ve tabii ki GD! Yazdığı şarkı sözleri ve kullandığı İngilizce gün geçtikte güzelleşiyor. Ciddiyim, “dedicated to all my broken hearted people” diyeceği zaman “people”ı “pleys” diye okuyan, “let me introduce myself” diyeceğinde “konduus ma-fila” diyen o çocuk farkında mısınız bilmiyorum ama artık çok az telaffuz hatası yapıyor. Bad Boy’u dinlerken en çok buna dikkat ettim. Rain’in Rainism’inde bundan muzdariptik, “bad” sözcüğünü düz “bed” diye okuyarak başta “yatak” sözcüğünden bahsettiğini düşündürtüyor. Bakınız nasıl “bad boy” denir! 😀  Haha, buradaki “bad boy” diyişte duygu farklı olduğu için yalnızca “bad”in “a”sına odaklanmalısınız. İngiliz aksanında neredeyse tamamen “a” diyorken Amerikan aksanında “a’ya kaçan e” ( 😛 ) kullanılıyor. Ama hiçbir zaman “E” yok! Asıl konumuza, Big Bang’e dönecek olursam, bunu çok iyi başarıyorlar, alkışlıyorum efendim.

Bu albümle birlikte gerçekten de, hepsi de vokalini geliştirmiş, – TOP bile! “Rapçi şarkı söyleyemez” tabusunu ondan  güzel yıkan yoktur sanırım. Güçlü vokalini ilk olarak Love Song ile derinden hissettik sanırım. Ah, ilk dinlediğimde öyle derinden etkilemişti ki beni. Rap yaparken, şarkı söylerken, hatta detone olduğunda  bile O-KADAR-ÇOK-SEVİYORUM-Kİ sesini!!  Beşinin de vokaldeki başarısını özellikle de Blue hissettiriyor. Aferin benim bebeklerime! 😛

Albümle ilgili önemli bir nokta da dinledikçe kendine bağlıyor olması. İlk dinleyişte fazla etkilemese de iki, üç derken alıp götürüyor ve kendini şarkıya eşlik ederken buluyorsun. Başta “daha güzel yapamaz mıydınız bu şarkıyı?” dediğimi bile kırk yıllık şarkıymışcasına dinliyorum şimdi.

Sözleri de tekrar belirtmek istiyorum. Albümün tamamı GD’ye, rap kısımları TOP’a ait. Bir kez daha koca bir alkış istiyorum!

Yazının devamı için tıkla:

Read the rest of this entry

Yapabilirim, ama…

Görsel

Evet, durumu bu anlatıyor olmalı.

Yapabilirim…. ama yapmayacağım!

“Yapmayacağım” da değil hani benimkisi, daha da beter. “Yapabilirim… ama uğraşamayacağım!”

Bir, hatta bir buçuk yıldır blogum üzerinde en fazla uğraştığım gün bu olmalı. Kim 2010 Eylül’ünde blog açıp 2012 Şubat’ında bir şeyler yazmak için atağa(?) geçer ki? Tabii ki ben, diyeceğim ama, belki de bu gün bittikten sonra bir daha dönmeyeceğim buraya. Bakalım eskisi gibi mi olacak? Gerçekten de bilmiyorum.

Read the rest of this entry